24 Eylül 2007 Pazartesi

Köpeklerimizi gezdirirken dışkıları toplama

Köpeklerimizi gezdirirken mutlaka cebimizde bir naylon torba bulunduralım. Köpeğimiz dışkıladığı zaman oldukça pratik bir şekilde sokağı ya da parkı temizleyebiliriz. Köpeğimiz dışkıladıktan sonra elimize torbayı eldiven gibi geçirerek, oluşan dışkıyı alabilir ve tersine çevirerek torbayı en yakın çöp tenekesine atabiliriz. Bu sayede hem sokak, park ve bahçe dışkı kirliliğini önlemiş oluruz, hem de emin olun ki yanınızdan geçenlerin olumlu düşünce enerjilerini çekersiniz.
Peki sokak köpeklerinin dışkıları neden ortalıkta gözükmez? Herhalde onlar yaşadıkları alana özenli davrandıkları için gizli bir yere yapıyor, ya da üzerini kapatıyorlar :)

Bilinçli hayvan sahibi olmak

Bu bölümde çok sevdiğim bir arkadaşım sevgili Nedret Şanlı'nın yorumu üzerine nasıl bilinçli hayvan sahibi olabiliriz hakkında bu bölümü açmayı uygun gördüm. Burada özen göstermemiz gereken hatırlatıcı ve bilgilendirici konulara değinmek istiyorum.

Sokak köpeklerinin yanından geçerken


Sokak köpeklerinin yanından geçerken onlara tehdit oluşturmadığımızı kendi dilleri ile nasıl anlatırız? Aşağıdaki köpeklerin beden dili yöntemleri sokak köpeklerini sakinleştirmekte kullanılabilir.

- Köpek ile karşılaştığınızda sakin olun,
- Hareketlerinizi yavaşlatın, koşmayın,
- Başınızı köpekten başka yana çevirin ve göz teması kurmayın,
- Eğer göz teması kurmanız gerekiyorsa, geçerken gözlerinizi belirgin bir şekilde açıp kapayın,
- Vücudunuzu direk köpeğe döndürmeyin, üzerine doğru hızla yürüyerek yönelmeyin,
- Bedeninizin yönünü köpeğin ters tarafına çevirin, köpeğe arkanızı dönün ve yavaş adımlarla uzaklaşın.

Sokak köpekleri bir çok başı boş diğer köpek ve sahipli köpeklerle oldukça iyi anlaşırlar, ancak iyi geçinerek sokaklarında kalabilirler. Yukarıdaki yöntemlerle sokak köpekleri kendi kullandıkları dili kullanarak sakinleştirici mesajlar verebiliriz. Herkese sokak köpekleri ile olumlu deneyimler diliyorum.

17 Eylül 2007 Pazartesi

Uyuyan kediyi merak eden serçe

Çok sevgili arkadaşım Emine blogumun günlük okuyucularından... Kendisi sokak hayvanları bölümünü çok beğendiğini ve hikayeler çok güldüğünü ifade etti. Bu resim de ona internet'ten gelmiş. İşte ne zaman ufacık bir serçeyi derin bir uykuya dalmış bir kedi yanında görebilirsiniz ki... Bu resim av avcı ilişkisine sahip hayvanların kendi aralarındaki dengeyi çok güzel bir şekilde anlatıyor. Acaba biz kendi hayatımızda ne kadar dengeliyiz?

Kavga eden iki köpeği ayırmak

Sokakta köpeğimizi yürütürken ya da köpek parkında gezinirken çoğu kez etraftaki yabancı köpekleri gözetlerim. Köpeklerin kendi aralarındaki kavgaları çoğunlukla 30 saniyeyi aşmazken, normal şartlarda pek hasara yol açmaz. Ancak önemli olan kavgaya yol açacak koşulları önlemektir. Bunun için en iyi yöntem köpeğimizin yatıştıran beden dili hareketlerini farkedip onları teşvik etmektir. Bu hareketler çoğu zaman karşıdaki köpeğe barışcıl mesajlar vererek olası bir kavgayı önler.

Köpeğin henüz yavruyken sosyalleştirilmeye başlanması, 6 aylığa kadar en az 100 kadar sosyal hayvan, eşya, durum ile karşılaştırılması eğitimi açısından büyük önem taşımaktadır. Diğer köpeklerle zamanında ve sıklıkla sosyalleştirilen bir sakinleştirici köpek beden dilini de doğru kullanmayı öğrenir. Çoğu zaman kavgalardan kendini uzak tutar.

Ancak kavga anında güvenlik çok önemlidir. Köpekler kavga anında çoğu zaman kendilerini ayırmaya çalışan ve araya giren sahiplerini de farketmeden, istemeyerek, kavganın kızgınlığı içerisinde ısırırlar. Köpek sahiplerinin ve eğitimcilerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta kendilerini yaralanacak bir pozisyona sokmamaktır. Her ne kadar hayvanları çok sevsek de kavga anında bir insanın yaralanmasındansa bir köpeğin yaralanması daha kabul edilebilir bir şeydir. Bir insanı yaralayan köpek çoğu zaman istenmeyen köpek durumuna düşecektir.

Güvenli yöntemlerle kavga eden iki köpeği ayırmanın yolları
- Sakinliğinizi koruyun, uzaktan müdahele edecek bir yöntem seçin.

- Etrafınızda atmak için kullanabileceğiniz bir şey arayın. Bu bir taş, sopa, sandalye vs. olabilir. Ancak attığınız yere, insanların üzerine köpeklerin kızgınlığını yöneltecek bir durum olmamasına dikkat edin. Sopa ile bir köpeğin arkasından dikkati çekecek şekilde vurun. Köpek diğer köpeği bırakarak refleks olarak sopaya saldırabilir. Böylece araya güvenlice girmiş olursunuz.

- Köpekler üzerine bir kova su atın ya da hortum tutun. Bu onları şaşırtıp ayıracaktır.

- Uzaktan köpekleri korkutacak, dikkatlerini çekecek yüksek bir ses çıkarın, ellerinizi çırpın ya da bağırın. Bir torba şişirip de patlayabilirsiniz.

- Bazı durumlarda köpeğinizi çağırarak ve uzaklaşarak koşmak kavgayı bırakıp size gelmesine sebep olabilir.

- Asla iki büyük köpeği tasmalarından tutarak ayırmaya çalışmayın. Köpekler bir kaç saniyede elinizden omzunuza kadar bir sürü ısırık uygulayabilir. Bir köpeğin ısırığının uyguladığı basınç bizim kemiklerimizi kıracak basıncın çok çok üstündedir.

- İki kişi iseniz köpekleri arkadan kalça hizasından tutarak geriye ve karşılıklı S şeklinde yana daire çizerek ayırabilirsiniz. Ancak zor olan bu yöntem köpek eğer arka bacaklarından ellenmeye alışık değilse kızgınlığın sizin suratınıza doğru yönelmesine sebep olabileceği için tehlikelidir. Uzaktan müdaheleyi tercih edin.

- Çoğu kavga eğer köpekler ölümüne dövüşmüyorsa en fazla 1 dakika sürer. Eğer müdahele edilebilecek bir durum yoksa ve olay çok hızlı gerçekleştiyse uzaktan izlenmesi tercih edilmelidir. Bir insanın yaralanması yerine köpeğin alacağı bir kaç sıyrık ve yara tercih edilmelidir.

Sonuçta her zaman yakın müdahele yerine uzaktan müdahele insan güvenliği açısından önemlidir. Güvenlikte öncelikli sırayı hayvanlardan önce insanlara verin. Kavgayı durdurmaya yarayacak bu yöntemlerin etkileri koşullara göre değişebilir. Dikkatlice kullanın.

Tüm köpek sahiplerine kavgasız günler diliyorum.

Yatıştıran beden dili hareketlerinin köpek eğitimde kullanımı

Köpeğinizin üzerine eğilmeyin
Köpeğinizi eğitip "otur" veya "yat" komutlarını öğretirken, asla üzerine eğilmeyin. Ya dizlerinizi büyük onun hizasına inin ya da düz durun. Eğer bu egzersizlerden hoşlanmıyorsa, karşısında değil ve yanında durmanız işinizi kolaylaştırabilir. Üstüne eğilmek köpeği yavaşlatacak hatta kimi zaman dediğinizi yapmaktan tamamen vazgeçirecektir.

Size doğru gelen bir köpeğin de üstüne eğilmeyi ya da boyunuzu alçaltıp hizasına inmeyi denemeyin. Köpek birçok durumlarda size kadar gelmeyecektir ya da sizi geçip gitmeyi ve size uzaktan bakmayı tercih edecektir. Ayakta durur ve hatta belki de yan dönerseniz, yanınıza gelmeye cesaret etme ihtimali yüksek olacaktır.

Tasmasını sertçe çekmeyin
Yanınızda yürürken tasmasını sertçe çekmeyin, ya da çok sıkı bir tasma kullanmayın. Canı yanar, boynu acır, bu da yeri koklamak ya da başka bir bahane ile sizden uzaklaşmaya çalışmasına yol açar. Tasmasını gevşek tutun ve onu sertçe çekiştirerek yönlendirmek yerine, dizinize vurarak dikkatini üzerinize çekmeye çalışın. Yürürken sağa doğru bir dönüş yapın. Tasmasından çekiştirilmeyen, sahibinin peşi sıra sürüklenmeyen bir köpek büyük ihtimalle sizi takip ederek tepki verecektir. Dizinize vurarak komut verin, onu övün sağa dönün. Tüm yapmanız gereken bu hareketleri tekrarlamak. Göreceksiniz ki köpeğiniz kısa sürede ondan ne yapmasını istediğinizi anlayacak, yapacaktır.

Köpeği sıkı sıkı tutmayı da denemeyin. Belki bunu kabul etmeyebilir ama bu eğitim kesinlikle kademeli olarak yapılmalıdır.

Eğitim sırasında yapılması doğru olan hareketler
- Köpeğin karşısında değil, yanında durun
- Eğilmeniz gerektiğinde bunu köpeğin üstüne doğru değil, dizinizi kırarak yapın
- Köpeğinizin kendi isteğiyle size gelmesi için ondan uzaklaşın
- Köpeğinize dokunmaya nazikçe ve aşağıdan başlayın. Mesela önce çenesinin altını okşamak
- Köpeğinizi sıkı tutmayın
- Asla tanımadığınız bir köpeğe sarılmaya çalışmayın
- Her egzersizi daha az korkutacak bir yöntem bularak yapmaya çalışın

*"Turid Rugaas -Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Bizler de Turid Rugaas'ın köpekler için bahsettiği pozitif yöntemleri, insanlar ile olan ilişkilerimizde de kullanabiliriz. Belki bir nebze onların birbirlerine iyi davranmayı öğretme becerilerini biz de kendimize örnek alabiliriz.

"Köpekler iletişimin ve işbirliğinin bir mucizesidir - onlardan öğreneceğimiz çok şey var." Turid Rugaas, Uluslararası Profesyonel Köpek Eğitmeni

Turid Rugaas'tan öneriler

Şimdiye kadar köpek insan ilişkisi hep tek yönlü bir iletişimden ibaretti: Biz istiyorduk, köpek de itaat ediyordu. Ancak bu köpeklerini tanımak, anlamak isteyen, onlarla gerçek bir bağ kurmak isteyen insanlar için asla yeterli değildi.

Bir köpekle birlikte yaşadığınızda ya da yeni karşılaştığınızda önünüzde iki seçenek vardır: ya onu korkutursunuz, ya da sakinleştirirsiniz. Bir köpeği tehdit etmenin ya da korkutmanın kesinlikle hiç bir mantıklı açıklaması yoktur. Üstelik bu yalnızca onları savunmaya geçirir, korkutur. Sizi anlamamasına ve savunma mekanizmasını harekete geçirdiği için belki size ya da başkasna zarar vermesine sebep olur.

Köpekler yalnızca huzurlu bir ortamda yaşamaya çabalayan hayvanlardır. Bu yüzden onları tehdit ettiğimiz zaman doğal olarak kendilerini savunurlar. Bazıları tehdit karşısında uzaklaşmayı tercih ederken bazıları da korunma içgüdüsü ile saldırganlaşırlar. Köpek hangi tepkiyi verirse versin, her iki durumda da siz önüne geçilebilecek bir hata yapmış olursunuz. O köpeğin insanlarla ilişkisi de bu hatadan hasar görüp olumsuz etkilenir. Oysa bir köpeğe dostça yaklaştığınızı gösterdiğiniz anda gerçekten dost olmanız ya da kendisi rahat hissetmesini sağlamanız öyle kolay ki! Gereken tek şey onu korkutmaktan vazgeçip, sakinleştirmeyi seçmek: hepsi bu kadar...

Köpekler sorun gidermeyi vazife edinmişlerdir. Sürekli olarak yaşadıkları çevredeki sorunların üstesinden gelmeye çabalarlar. Bu yüzden de bizim sürekli sorun yaratan canlılar olarak karşılarına çıkmamız onları hem korkutur, hem de bizim çok güçsüz yaratıklar olduğumuz fikrini zihinlerine yerleştirir.

Seçme hakkı daima sizindir. Köpeğinizle nasıl bir ilişki kurmak istediğimize siz kadar vereceksiniz. Sizden korkuyu öğrenip hayatını korkarak ve kendini kötü hissederek geçirebilir. Ama isterseniz ona iyi hissetmeyi, size güvenmeyi, korkacak bir şey olmadığını da öğretebilirsiniz. Böyle bir köpek nadiren koruma ihtiyacı hisseder ve doğal olarak da çok ender ısırır.

*"Turid Rugaas -Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

16 Eylül 2007 Pazar

Köpeğimizin stresini gidermek için ne yapabiliriz?

Köpeklerde stresi gidermek başı başına tek bir kitabın konusudur. En iyi tedavi yöntemi problemi sebep olan nedenleri keşfetmektir. Turid Rugaas bu konuda bazı önerilerde bulunuyor:

- Köpeğin bulunduğu ortamda ve günlük yaşantısında değişiklikler yapın.

- Eğitim, gezinti ya da birlikte yaptığınız faaliyetler sırasında şiddet içeren, sert metotlar, boğma tasması gibi ona acı veren araçlar kullanmayın.

- Yatıştıran beden dilini öğrenip, köpeğinizin size verdiği mesajları anlamaya çalışın.

- Açlık, susuzluk, aşırı sıcak veya aşırı soğuk gibi köpeğinizi huzursuz edebilecek koşulları kontrol edin. İhtiyaç duyduğu her zaman tuvaletini yapabilmesini sağlayın.

- Alıştırma ve aktivitelerinde dengeyi sağlamaya çalışın, azı da, fazlası da yarar sağlamaz.

- Köpeğinizin mümkün olduğunca "sürü"nün bir parçası olmasına izin verin, yani sizinle ve ailenizle zaman geçirsin. Köpekler grup halinde yaşamaya alışık, sosyal hayvanlardır. Onlara kademeli olarak tek başlarına zaman geçirmeyi öğretin, asla sürekli yanlız bırakmayın.

- Sahiplerinin yakın ilgisi, sıcaklığı, sevgisi, okşaması ve sıkmadan sarılması da, çoğu kez yavru ve genç köpeklerin stresini azaltmaya yardımcı olur.

Korku köpeklerdeki stresi arttırabilir. Stres, köpeğin savunma mekanizmasını harekete geçirir ve bu da onu daha korkak yapar. Peki bu kısır döngüyü nasıl durdurabiliriz?

Öncelikle şiddet, ceza, öfke ve saldırgan davranışlara bir son vermemiz gerekir. Onu tehdit etmek yerine, anlayacağı yöntemi, yani yatıştıran beden dilini kullanmaya başlamalıyız. Köpeğiniz bunu anlayacak ve size karşılık verecektir. Üstelik sizin dostluğunula kendisini, çok daha iyi hissedecektir. Kendini iyi hissetmek de yeni bir hayat için iyi bir başlangıçtır!

*"Turid Rugaas -Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Stresli bir köpeği nasıl tanırız?

- Sakinleşmez, sürekli gergin ve huzursuzdur
- Olaylara, üstelik en alışık olduklarına bile (kapının çarpması, başka bir köpeğin kendisine doğru yaklaşması gibi) aşırı tepki verir
- Yatıştıran beden dili kullanır
- Kaşınır
- Yalanır, kendi kendisini veya ayakkabı, mobilya gibi bazı eşyaları ısırmaya çalışır
- Havlar, homurdanır veya ulur
- İshal olur
- Hem ağız kokusu hem de vücudunda kötü bir koku olur
- Kasları gerginleşir veya derisi kurur, döküntü görülür
- Silkelenir
- Gözlerinin rengi değişir
- Etrafta sinirli bir şekilde, bir aşağı bir yukarı dolanır
- Tüyleri dikilir
- Sağlıksız görünür
- Nefesi kokar
- Dikkatini toplayamaz
- Titrer
- İştahı kesilir
- Daha sık işer
- Strese bağlı alerji olur
- Sinek, parlak ışık gibi bazı küçük şeylere aşırı tepki verir
- Çabuk sinirlenir
- Agresifleşir
- Verilen komut yerine başka bir davranışta bulunur

*"Turid Rugaas -Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Neler köpeklerde stres ve korkuya sebep olur?

- İnsanların veya diğer köpeklerin yarattığı tehdit ve tehlike hissi
- Bulunduğu ortamdaki şiddet, öfke, saldırganlık
- Tasmasının sertçe çekilmesi, oturması veya yatması için üstüne bastırılması ya da yürümesi için çekiştirilmesi
- Eğitim esnasında ya da günlük hayatta çok yüksek beklentiler
- Genç köpekler yaşının üstünde egzersizler
- Yetersiz egzersiz ve aktivite
- Açlık, susuzluk
- İhtiyaç hissettiğinde tuvalet gereksinimi için dışarıya çıkma imkanı olmaması
- Aşırı soğuk veya aşırı sıcak
- Acı çekmesi ve hastalık
- Fazla gürültü
- Yalnız olmak
- Ani ve korkutucu durumlar
- Topla ya da dşğer köpeklerle uzun süre fazla heyecanlı oyunlar oynamak
- Gevşeme, sakinleşme imkanı bulamamak, sürekli rahatsız edilmek
- Ani değişiklikler ya da çok sık yer değiştirmek

*"Turid Rugaas -Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Daha az rastlanan hareketler

Ön ayağı (patiyi) kaldırmak
Bu o kadar sık rastlanan bir beden dili hareketi değildir. Ancak fotoğrafı çekilen bir köpeğin önce sakince oturduğunu, sonra başını yana çevirdiğini ve bir sağ bir sol patisini kaldırdığını gözlemleyebilirsiniz.

Gözlerini açıp kapatmak
Köpekler rahatısız oldukları bir durumda gözlerini direk dikip bakmak yerine kesik kesik, gözlerini kırpıştırarak bakarlar. Bunu onlarla sert konuştuğumuzda yada üzerlerine bir eşyayı yaklaştırdığımızda, üzerlerine doğru eğildiğimize farkedebiliriz. Aynı şekilde köpeğimizi sakinleştirmek için de bu hareketi uygulayabiliriz.

İşaretlemek
İşaretlemek köpeğin bir noktayı seçip orayı işaretlemesidir. Köpekler de insanlar gibi stres altında olduklarında tuvalet ihtiyacı hissederler. Kimi zaman da bunu bir sosyal davranış olarak kullanırlar. Arka arkaya aynı yere işaret bırakan bir kaç köpek görebilirsiniz.

Köpekler diğer hareketlere göre daha az sıklıkta işaretlemeyi, diğer köpekleri yatıştırmak için kullanırlar.

Başka bir şeyle ilgileniyormuş gibi yapmak
Bazı köpeklerin biz farkında olmadan sıkça yaptığı bir yöntemdir. Eğer bir arkadaşınız heyecanla ona koşarak gelen köpeğinize beklemediği bir şekilde, elleri yukarıda bağırarak sarılmak için beklerse köpeğiniz birden durup yarı yolda yerdeki başka bir şeyle oynamaya veya yeri koklamaya başlayabilir. İşte beklemedikleri durumlar karşısında köpekler bir şeyler arayarak meşgulmüş gibi görünmeye çalışırlar.

Gülümsemek
Bazı köpekler gülümsemeyi sevinçli bir temas için, bazıları ise ne bir şekilde sakinlik belirtisi olarak kullanırlar.

Kuyruk sallamak
Köpekler neşeli olduklarında kuyruk sallarlar. Ancak havlayarak kuyruk sallamaları gerginken sakinleşmek ya da karşısındakini sakinleştirmek için yaptıkları bir davranıştır.

Bunlar dışında alt ve üst çenelerini birbirine vurarak, şapırtıya benzer bir ses çıkartmak, köpek yavrusu gibi ağlamaklı bir yüz ifadesi takınmak, köpek yavrusu gibi davranmak gibi davranışlar da diğer beden dili davranışları arasındadır.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Araya girmek

Araya girmek
Fiziki olarak insanların, köpeklerin, yada insanla köpeğin arasında girmek, bir beden dili hareketidir ve kavga çıkmasını engelleme mesajı taşır. İki köpek, iki insan yada bir insanla bir köpek fazla yaklaştığında, köpekler ortamın gerginleşmesini engellemek için araya girerler. Çoğu kez sahipleri bu davranışı yanlış anlar ve kıskançlık olarak algılar.

Bir misafirimiz geldiğinde onu karşılarken sarıldığımızda, koltukta bir arkadaşımız ile fazla yakın oturduğumuzda, bir çocuğu kucağımıza aldığımızda köpeğimiz bir gerginlik yaşanmaması için aramıza girmeye çalışabilir.

İki köpek aralarında oynarken fazla sert hareketler yapmaya başlarlarsa bir üçüncüsü aralarına girip onları ayırabilir. Bundaki amaç onlara karışmak değil, oyununun kavgaya dönüşmesini engellemektir.

Aynı şekilde eğer iki köpek arasında huzursuzluk varsa, aralarına girip hareketsiz durun. Köpeğiniz birine havlarsa aralarına girip sakince durun. Yürüyüş sırasında saldırgan davranış gösteren köpekleri eğitirken eğitimciler, karşılıklı geçiş hareketinde köpekleri dış tarafa alırlar.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Yeri koklamak

Yeri koklamak
Köpeklerin harika bir koku alma duyuları vardır. Sık sık farklı nedenlerle yerleri koklarlar. Bunu gerçekten kokuları keşfetmek için, bazen koklamayı sevdikleri için, bazen de yeni karşılaştıkları bir şeyi tanımak için yaparlar. Ancak köpek sahiplerini bilmediği şey koklamayı aynı zamanda sakinleştirme hareketi olarak da yaptıklarıdır. Bunu kimi kez çabuk bir hareketle burnunu yere değdirip kaldırırken, kimi kez de tehlikenin geçtiğinden emin olana kadar aynı pozisyona kalarak yaparlar. Çoğu zaman burnu yerde olan köpeğin göz ucu ile etrafı izlediğini görebilirsiniz.

Köpeğinizle gezerken karşıdan bir başka köpek sahibi ile geliyor. Bu durumda muhtemelen köpeğiniz onların geldiği yönden farklı bir yöne dönecek ve diğeri geçene kadar durup sokağı koklayacaktır.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Yön değiştirmek

Yön değiştirmek
Köpekler genellikle birbirlerine düz bir çizgide yaklaşmazlar. Genellikle az yada çok olmasına karar vererek yön değiştirir ve kavis çizerek yaklaşırlar. Çoğu köpek sahibi bundan habersiz, köpeklerini diğer köpeklere doğru yaklaşmaya, yön değiştirmeden yanlarından geçmeye zorlarlar. Bu da köpeklerin huzursuz, agresif olmasına, sahibinin komutlarına itaat etmemesine yol açar.

Köpeklerimize başka köpeklerin yanından yön değiştirmeden geçmeyi öğretebiliriz. Önce serbest olarak dilediğince kavis çizmesine izin vererek diğer köpeğin yanından geçer ve kendisini rahat hisseder. Sonra kavissiz, dümdüz gidene kadar kavisi kademeli olarak küçülterek bu tekrarlanır. Bunu yavaş yavaş, köpeğin yatıştırıcı beden dilini izleyerek, onu zorlamadan yapmalıyız.

Hiç tanımadığınız bir köpeğe de kavis çizerek yaklaşmak onu sakin tutar, tedirginliğini azaltır.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Esnemek

Esnemek
Bu oldukça ilginç bir yatışran beden dili hareketidir. İnsanlar bu metodu kullanmaktan keyif alırlar. Bizler de yorgunken, stres altındayken normalden fazla esneriz. Ancak köpekler yorgunluktan öte, çoğu kez bir şeyi sakinleştirmek için esnerler. Örneğin köpeğinizi gezmeye çıkarırken ğer uzun sürede üstünüzü giyinirseniz o kendini sakinleştirmek için esneyecektir. Veteriner kliniklerinde bekleyen köpeklerin de sıkça esnediklerini görebilirsiniz. Aile tartışmalarına şahit olan bir köpek, gürültülü bir ortamda sizi sakinleştirmek için esneme hareketi yapar.

Esneme hareketini siz de köpeğinizi sakinleştirmek için kullanabilirsiniz. Aşırı hareketli olan, yada şimşek, davul gibi gürültülerden korkan köpeğinizi de sakince yanına veya karşısına oturup bol bol esneyerek bir kaç dakika içinde sakinleştirebilirsiniz.

* "Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu - Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Yatmak

Yatmak
Yatmak köpek sahipleri tarafından çoğu kez yanlış yorumlanır. Çoğu kez bu itaat olarak algılanır. Oysa yalnızca sırtüstü, karnı ve ayakları bize bakar şekilde yatması itaattir. Karnı üzerinde yatması yatıştıran bir beden dili hareketidir. Genelde sürü lideri olan köpeklerin kullandığı güçlü bir harekettir. Anne köpek aşırı hareketli olan yavrularını veya etrafındaki köpekleri yatıştırmak için yere yatar.

Siz de köpeğiniz gergin olduğunda yada sizi fazlaca rahatsız ettiğinde kanepeye uzanarak bunu uygulayın. Çekingen, yaklaşmaya korkan bir köpek ile de bunu uygulayabilirsiniz. Pek çok kez köpek kendiliğinden size gelecektir.

* "Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Oyun pozisyonu

Oyun pozisyonu
Köpeklerin ön ayakları ile sanki reverans yapıyormuş gibi eğilmeleri, çoğu kez oyuna davettir. Eğer bu pozisyonda hareketsiz dururlarsa davet yerine bunu yatıştırma amacıyla kullanırlar. Bu hareket bir hayvana, insana yada eşyaya karşı yapılmış olabilir.

Bazen yetişkin köpekler stresli görünün yavrularını yatıştırmak için oyun posizyonunu kullanırlar.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Yavaş yürümek

Yavaş yürümek ve ağır hareket etmek
Çabuk ve ani hareketler köpekler için tehdit içeren bir anlam taşır. Ağır hareketler ise yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Köpekler bazı durumlarda hızını belli belirsiz azaltır, ya da hareket etmiyormuş gibi görünür ve yavaş hareketin sonunda durur. Köpekler çoğunlukla kendilerine bir köpek yaklaşmaya başladığında daha yavaş hareketler yapmaya başlar. Böyle bir durumda köpeğinize öfkeli bir şekilde bağırıp, tasmasından kendinize çekmenin bir faydası yoktur. Köpeğinizi huzursuz eden uyarıcıyı görmek için etrafınıza bakın. Bu hareketleri yapması için onu özgür bırakın, bir süre sonra yola devam edecektir.

Bu yavaşlama hareketini birlikte oynayan köpekler arasında da gözleyebilirsiniz. Bazı köpeklerin heyecanları artmaya başladıkça, yanında oynayan bir başkası hareketlerini yavaşlatır, kimi zaman durarak olası bir sertliği önlemeye çalışır.

Bir köpek eğer size dostça olmayan bir ifade ile gelirse, hemen durun, ona yürümeye devam etmeyin. Derhal uzak bir yöne yavaş adımlarla gidin.

İtaat çalışmalarında da sert bir ses komutu köpeğin yavaş cevap vermesine sebep olur.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Özellikle yatıştırıcı beden dilini Efe üzerinde kullanmaya başladıktan sonra yumusak, hatta kısık sesli komutlara Efe'nin daha büyük bir heves ve hızla yanıt vermeye başladığını farkettim. Ayrıca bana karşı olan ilgisi ve konsantresi de artmaya başladı.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Hareketsiz durmak

Hareketsiz durmak ve donup kalmak
Köpeğinizin ayakta, oturarak veya yatarken hiç bir kasını oynatmadan tamamen heykel gibi hareketsiz durduğunu, donup kaldığını çok sık gözlemleyebilirsiniz. Bunu kendinden büyük bir köpek yanına gelip, onu koklamaya başladığı andır. Bu hareketle olumlu etki ve sakinlik mesajı vererek gerginlikten uzak durmaya çalışır. İki köpek karşılaştığında genel tepkilerinde ve hareketlerinde çok dikkatlidir, bu birbirlerine gösterdikleri saygının işaretidir. Köpekler birbirlerini tahrik etmezler. Kimi kez ikisi de uzun süre tepkisiz durur, hareketsiz kalır. Bu onlara göre uygar iletişim yoludur, çoğu zaman çok iyi netice verir.

Köpeklerin hareketsiz kalmalarını sizi dinlememeleri olarak algılamayın. Eğer ona kaba, kızgın veya saldırgan davrandıysanız, donup kalarak size sakinleşme mesajı vermeye çalışıyordur. Sakinleşip neşeli bir ses tonu ile konuştuğunuzda o da size tepki vermeye başlayacaktır. Köpekler bizden anlayış ve sıcaklık bekler. Aksi halde uyumsuz ve huzursuz davranacaktır.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanışmıştır.

Bu hareketi özellikle "gel" komutu verirken gözlemleyebiliriz. Eğer kaba ve yüksek bir ses ile gel derseniz köpeğiniz sizi dinlemiyor gibi yapacak, olduğu yerde duracaktır. Ne zamanki sesinizi yumuşatıp, oyuna davetkar bir neşe ile "gel" derseniz ve biraz çömelirseniz size koşarak gelecektir. Bu onların doğal tepkisidir.

Kedilerin beden dili


Köpeklerin beden dili hareketlerini benzer şekilde kedilerde de gözlemleyebiliriz. Ortamda stres olduğunda karşılarındaki bir şeyi ya da kendilerini sakinleştirmek için kendi kedilerim Boncuk ve Maviş'te gözlemlediğim hareketler şunlar oluyor:

Kafalarını yana çevirirler: Etrafta çok hareketli bir şeyler geçince sanki ona bakmıyormuş gibi kafalarını bir yana çevirirler.

Arkalarını dönerek otururlar: Boncuk ile Maviş evde her gün kovalamaca oynarlar. Sonunda çok azıttıklarında birbirlerine arkalarını dönerek otururlar, böylece kendilerini ve birbirlerini sakinleştirmeye çalışırlar.

Esnerler: Özellikle sabahları uyandığımızda yanımıza gelince Boncuk bir kere esnerler. Bir de ne zaman yemek yesek yanımıza gelen Boncuk ilgi bekler ve kendini sakinleştirmek için yine esner. Bakmadan sevmeye kalktığımda bir kaç kez parmağımı nerdeyse gırtlağına sokuyordum :P

Burunlarını hızlı bir hareket ile yalarlar: Eşim kedilerimizi kucağına alıp sevmekten çok hoşlanır. Ancak Maviş kendisi isteyerek gelmediği için inmek ister. Biraz zorla tutulup bir şekilde kaçmayı başarırsa hemen burnunu yalayarak stresini belli eder.

Hareketsiz donup kalırlar:
Maviş ve Boncuk evde elektrik süpürgesi çalışırken yakın (!) mesafeye gelir, yere çöküp hareketsiz kalırlar. Bir de yine kucağa alınmaktan hoşlanmadığı zamanlar yere yapışık vaziyette durumu atlatmaya çalışırlar :)

Yavaş yürür, ağır hareketler yaparlar: Maviş zorla kucağa gelmekten hiç hoşlanmaz. Kucağa alınacağını düşündüğü olası durumlarda önümüzden geçerken yere yakın, yavaş hareketlerle odasına kaçıverir.

Burada tanımladığım hareketler Boncuk ile Maviş'in sakinleştirici beden dili hareketlerini içeriyor. Belli durumlarda bu hareketleri gözlemliyorum. Bunların dışında genel olarak yaptıkları yeme, miyavlama, oyun oynama, yalanma hareketlerini dahil etmedim.

Diğer tekrar eden sakinleştirici hareketleri sizde kedileriniz üzerinde gözlemleyebilirsiniz. Sizin de gözlemlediğiniz tipik hareketler varsa yorumlarınızı bekliyorum.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Burnu yalamak

Burnu yalamak
Köpekler burunlarını çok farklı bir yöntemle yalarlar. Bu çok ani gelişen ve hızlı bir harekettir
o yüzden kimi zaman bunun mesaj iletmek için kullanılan bir beden dili hareketi olduğunu anlamak çok güçtür. Dilin yönü dışa ve yukarı doğrudur ve burnu kısacık bir sürede yalayıp döner. Bu hareket o kadar hızlıdır ki sürekli köpeğinizi gözlemezseniz çoğu kez bunu farkedip yakalamanız zordur.

Köpekler bu hareketi başka bir köpekle karşılaştıklarında, birbirlerine yaklaşırken otomatik olarak yaparlar. Aynı şeyi insanlarla karşılaştıklarında, azarlandıklarında, sıkıca kucakta tutulduklarında da yaparlar. Bu hareketi köpeğin üzerine eğilip bir şey yapmaya kalktığınızda da görebilirsiniz.

Köpeğim Efe ne zaman ani bir tepki versem burnunu yalar. Kendini ve beni sakinleştirmeye çalışır.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşma Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Yana ve arkaya dönmek

Yana dönmek ve tamamen arkaya dönmek
Köpeğin vücudunu yana çevirmesi veya sırtını dönmesi güçlü bir yatıştırıcı beden dili hareketidir. Köpek sizi aniden karşısında gördüğünde veya hızla ortaya çıktığınızdasıkça karşılaşabilirsiniz. Bir başka köpek koşarak ona yaklaştığında, ya da köpeğinize kızgın bir ses tonu kullandığınızda yana veya daha sert durumlarda arkasını döndüğünü görebilirsiniz. Çoğunlukla sahipleri bunu "Beni dinlemiyor" ya da patronluk taslıyor şeklinde yanlış yorumlarlar. Halbuki köpekler arkalarını dönerken sadece karşılarındaki ani çıkış yapan köpeği yada insanı yatıştırmak isterler.

Bu metodu siz de köpeğinizi veya diğer köpekleri sakinleştirmek için kullanabilirsiniz. Köpek sizden korktuğunu hissettirmeye çalışırsa ilk önce yana dönün, eğer sakinleşmezse arkanızı dönün. Sizi tehdit gibi algılar ve hırlarsa, arkanızı dönün ve sakince uzaklaşın.

Bu beden dili aynı zamanda köpeğiniz çok heyecanlı olduğunda ve üzerinize atladığında da işe yarar. Tam atlarken arkanızı dönün, belki bir süre sonra tamamen vazgeçecektir.

* "Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu: Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Mesela köpeğim Efe eğer oyun oynarken istemediğim bir şey yaparsa, sakinleşmesi için arkamı dönüp iki dakika boyunca otururum, sonra hiç bir şey olmamış gibi oyuna devam ettiğimizde önceki hata olarak gösterdiğim hareketini tekrar etmez. Ayrıca ne zaman istemediğim bir şey yapsa "A aaa" diye itiraz eden bir ses çıkardığımda hemen arkasını döner, bir daire çizer ve bana geri gelir. Bu yukarıda anlattığım hareketin Efe tarafından yorumlanmış hali.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Başka yere bakmak

Başka yere bakmak
Köpekler gözlerini de tehditleri azaltmak için kullanırlar. Bakışlarını direk yöneltmeden kesintili olarak, gözlerini kırpıştırarak kullanan köpek karşısındakine barış mesajları verir. Köpeklerin başının seviyesine inerek onlarla göz teması kurmayın. Bunu tehdit olarak algılayabilir. Onun yerine ayakta durarak, yumuşak, kesik kesik bakışları tercih edin. Köpeğin huzursuz olduğunu hissederseniz gözlerinizi çekin, başınızı yana çevirerek dostluk mesajları verin. Köpeğinizi dinleyin.

* "Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu: Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanılmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili - Başı çevirmek

Türkçe'ye Stardogs'dan sevgili Mehveş İpek'in çevirdiği Turid Rugaas'ın kitabında yazdığına göre köpekler çatışmalardan hiç hoşlanmayan sürü hayvanlarıdır. Köpekler beden dillerinin ilk mesajlarını annelerinden öğreniyorlar. Yavruyken biçimlendirdikleri beden dillerini yetişkin bir köpek olduklarında da diğer köpeklerle barış içinde yaşamak, sosyal, uyumlu bir dost olmak için kullanıyorlar. Ancak bu yatıştırma özelliğine sahip beden dilleri insanların olumsuz tutumları ile karşılaşırsa veya cezalandırılırsa o zaman bu dili bir daha kolay kolay kullanmaya cesaret edemezler ve kullanmaktan vazgeçerler. Beden dillerini koruyan köpekler ise olası bir kavgayı önlemek için bundan yararlanmayı denerler. Turid Rugaas şimdiye kadar 30 kadar köpek beden dili hareketini tanımlamış bulunuyor.

Başı çevirmek *

Bu hareket köpek hoşlanmadığı ya da rahatsız olduğu bir şey ile karşılaştığında başını hızlı veya yavaş bir şekilde yana çevirmesi şeklinde gerçekleşir. Başı yana çevirilmiş kalabilir. Bu hareket ile köpek gözlerini kendisini tedirgin eden şeyden uzağa çevirmiş olur. Örneğin kameraya bakmasını istediğim Efe kafasını resimdeki gibi sağa ya da sola çeviriyor.
Köpeğiniz başka bir köpekle karşılaştığında onu izleyin. Köpeklerin kafalarını başka bir yöne çevirdiklerini görebilirsiniz. Sanki ona bakmak istemiyormuş gibi. Bu hareket yapan köpeğin karşısındaki ile direk göz temasını keserek, tehditkar olmadığı mesajını verir.
Köpekler üzerlerine eğilerek gelen kişileri de tehdit olarak algılayabilirler. Köpeğimize sarıldığımız zaman, dış tarafından sevmeye çalıştığımızda da başı çevirme davranışını gözleyebiliriz. Bu da hoşlanmadığı için bizi sakinleştirmek için köpeğin verdiği bir mesajdır.

*"Turid Rugaas - Köpeklerle Konuşmanın Yolu : Yatıştıran Beden Dili" kitabından faydalanışmıştır.

Köpeklerin yatıştıran beden dili

Köpeklerin yatıştıran beden dilli konusunu ilk olarak Stardogs Pozitif Köpek Eğitimi firmasının Yunanlı ortağı Yiannis Arithovitis'ten duydum. Kendisi uluslararası üne sahip Norveçli Köpek Eğitimcisi Turid Rugaas'ın yöntemlerini Yunanistan'da başarı ile uyguladıklarını ve Türkiye'de de bunu hayvan sahiplerine ve eğitimcilere öğretmeye başladıklarını anlattı. Oldukça etkilenmiştim. Hemen Turid'in bir kitabını edindim. Okuduklarım aslında çok basit fakat ufak beden hareketleri ile hayvanların nasıl birbirleri ile iletişim kurduğunu açıkça anlatıyordu. İnsanlar olarak biz her zaman sözlere güveniriz. Asıl gerçeği ise beden dilimiz anlatır. Son yıllarda insan beden dili ile ilgili piyasada bir çok kitap var ve çeşitli seminerler düzenleniyor. Hayvanlar da insanlar gibi beden dillerini kullanarak sürü içerisindeki kimliklerini belli ediyorlar ve sakinleştirici mesajlar veriyorlar. Enerjinin korunum kanununda olduğu gibi hayvanlar alemi her zaman sakin kalmaya çalışarak çatışmaları önleyici bir takım uyarı mesajları geliştirmiş. İncelediğimizde tüm türlerin bu tarz çeşitli mesajlarını bulabiliriz. Size bu bölümde köpeklerin beden dilinden bahsetmek istiyorum. Kitabın Türkçe'sini Stardogs'dan temin edebilirsiniz.
Kitap ile ilgili diğer bölümleri blogumun "Köpeklerin beden dili" kısmında okuyabilirsiniz.

Stardogs Pozitif Köpek Eğitimcileri Akademisi'nde bir gün

Köpek Eğitimi ile köpek sahibi olduğum zamandan beri ilgileniyorum. Hatta köpeklerimiz Efe ve Efe Jr. eğitimlerini de ben verdim. Sadece sevgi ve pozitif ödüllendirmeyi kullandığım eğitim yöntemi şu an tüm dünyadaki ev hayvanları eğitiminde kullanılıyor. Son 10 senedir uygulaması artan pozitif eğitim yöntemleri ile artık hayvanlara vurarak, çekiştirerek yada bağırarak eğitim verme dönemi sona ermiş oldu. İnternet'ten ısmarladığım kitaplardan takip ettiğim bu yöntemin Türkiye'deki uygulayıcısı ve köpek eğitmenleri yetiştiren grubu da Stardogs Positive Training.

Stardogs Pozitif Köpek Eğitimcileri ile arkadaşlığımın temelini 2004 senesinde firmamızın gerçekleştirdiği, organizasyonunda aktif rol aldığım HOBİZ Keyifli İş ve Yaşam fuarı sırasında atmış olduk. Fuarımıza katılan Stardogs firması, Türkiye'de pozitif köpek eğitiminin ve bu eğitimi uygulayan köpek eğitmenleri yetiştirmenin ilk adımlarını HOBİZ fuarı sırasında attı. Stardogs aslında Yunanistan merkezli bir firma. Köpeklerin yatıştıran beden dillerini keşfeden ve çalışmaları ile köpek eğitimi konusunda çığır açan Uluslararası Köpek Eğitimcisi Turid Rugaas'ın pozitif köpek eğitimi yöntemlerini takip ediyorlar. 16 Eylül, Cuma günü de Stardogs Türkiye Direktörü sevgili Mehveş İpek beni Köpek Eğitimcileri Akademisinin bir dersine davet etti. Yunanlı ortağı Profesyonel Köpek Eğitimcisi Yiannis Arahovitis tarafından verilen eğitim gününde Türkiye'de köpek eğitimi konusunda bilinçlenmeye katkıda bulunmak isteyen genç bir ekip ile karşılaştım. İşin enteresan tarafı köpek eğitimcisi olmak isteyen bayanların ağırlıklı olmasıydı. Benin de kendimi anlatmam için bana söz vermeleri tam bir sürpriz oldu. Bol gülerek
eğlenceli ve keyifli bir şekilde doğal yöntemlerle hayvan bakımı ve sağlığı konusunda araştırdıklarımı grup ile paylaştım. Şu an 6 aylık eğitimlerinin bitmesine ve mezun olmalarına az kaldı. Bir sonraki grubun eğitimi ise Aralık'ta başlayacak. Her zaman gönülden desteklediğim ve başarılarına inandığım Mehveş ve Yiannis'e öğrencilerine bir konuşma yapma şansını bana verdikleri için çok teşekkür ederim. Bakarsınız Aralık ayındaki eğitimlere ben de katılıyor olurum :)

9 Eylül 2007 Pazar

Zeytinyağının yararları


Sağlıklı beslenme konusu ile liseden beri ilgileniyorum. O zamandan beri kola içmiyorum ve fast food yemiyorum. Aslında bu besinlerin ne kadar zararlı olduğunu pek çok doktor her gün yazıyor. Bugünlerde de kalp cerrahları "Fast Food yemiyorum" kampanyası yapmaya başladılar. Uzun süredir evde hayvansal yağları yemiyoruz. Hatta tüm yemeklerimde artık su bazlı pişrip yemek pişip, yemek ılındıktan sonra üzerine istediğim kadar sızma zeytinyağı ekliyorum. Evde yemeklerde, salatalarda, keklerde, kurabiyelerde de başka bir yağ kullanmıyorum. Yemek tariflerindeki başka yağları miktar olarak zeytinyağı ile değiştiriyorum. Alışmamış insanlara kokusu yoğun gelse de ben özellikle zeytin kokusunu çok seviyorum. Aşağıdaki yazıda da zeytinyağının yararlarına deyiniyor, sizinle paylaşmak istedim.


Zeytinyağının yararları
Riviera zeytinyağı: Rafine ve Naturel zeytin yağının belli oranda karışımı ile elde edilir. Özellikle yemek ve kızartmalarda tercih edilir. Asit oranı en fazla %1 dir.

Rafine zeytinyağı: Zeytinyağı asit oranı yüksek olduğundan rafine edilmesi gerekir. Fiziksel rafine işlemi sonrasında elde rafine zeytinyağı hemen hemen sıfır asit oranına sahiptir. Rafine yada Light zeytin yağı daha çok zeytinyağının kuvvetli lezzetine alışık olmayan kimseler tarafından tüketilir.

Naturel zeytinyağı: Sızma ve naturel olarak ikiye ayrılır. Sızma zeytinyağının asit oranı en fazla %1 dir. Zeytinyağı içinde en makbulü sızmadır. Çiğ olarak salata ve soslarda tüketilir. Naturel zeytinyağı yada extra extra zeytinyağında asit oranı %1-2 arasındadır.

*Yine zeytinin şekerinden, zeytin çiçeği kolonyasından, zeytin salatasından, sabunlarına kadar birçok ürünü devadır.

*Bugün dünyanın en önemli kanser ilacı köpek balığı kıkırdağıdır. Köpekbalığından çikan sgualene adlı madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur. Günde 100 cl. zeytinyağı tüketimiyle köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar sgualene alınır. Zeytinyağı kanser riskini % 50 ye yakın azaltmaktadır. (Notum: Özellikle doğuda köpekbalığı çok kullanılıyor ancak aşırı avlanma sonucu doğanın dengesini bozduğu için bitkisel yöntemleri tercih ediyorum.)

* Zeytinyağı hücreleri korur. Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlımadde sayesinde hücreler yenilerek kansere karşı hücreleri korur.

*Zeytinyağının üretim aşamasında ısıyla temas etmemesi gerekiyor. Bu nedenle sağlıklısı Riviera değil, Sızma olanıdır. Aslında en doğrusu, kokusuna alışıp mümkün olduğunca az veya hiç rafine edilmemişi kullanmaktır.

*Zeytin ağacının dalları, yaprakları ve reçinesi olduğu kadar, yağı da yıllardır ilaçların bileşimlerinde yer alan doğal maddelerden birisidir, doğal bir ilaçtır.

*Yiyeceğin yanısıra merhem olarak da kullanılan zeytinyağı; tahrişin neden olduğu acı ile yanmayı giderici ve yumuşatıcı özellikleri olan losyondur da.

*Zeytinyağı, derinin foliküllerine penetre olabildiği için, gerek iç gerekse dış dokuların yara veya iritasyonunda ve enfeksiyonlara karşı faydalıdır.

*Sindirim sistemini etkiler; ister soğuk olsun, ister sıcak olsun zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak mide asitini azaltır. Yemek öncesi veya sonrası alınan bir kaşık zeytinyağı, mide zarını örtüp alkolün işlemesini önleyeceği gibi, karışık içkilerin yol açtığı sarhoşluğu da azaltır.

*Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler. Isıtılmış olsun yada olmasın zeytinyağı gastrik asiditeyi azaltabilmektedir. Tahriş giderici etkileriülsere karşı koruma sağlar. Bağırsaklardan yiyecek geçişini kolaylaştırmak suretiyle konstipasyona engel olur.

*Zeytinyağı safra kesesinin kontraksiyonlarını (kasılma) ve safrasalgılanmasını uyararak safra taşı oluşum riskini azaltır, hazmıkolaylaştırır. Dalakta taş oluşumunu önler. Sarılığa ve karaciğer sancılarına iyi gelir. Oruç tutanlar, sahurda bir çorba kaşığı zeytinyağı içerse safra kesesi ve barsakları rahatlatacaktır.

*Sabah kahvaltıdan önce alınan 1 veya 2 çorba kaşığı zeytinyağı -basitkronik kabızlığa - iyi gelir (daha iyi netice için suyla karıştırılabilir). Basur şikayetlerini giderir; sıcak olarak içilir.

*Anne sütünde de bulunan E vitamini ve oleik asit içeriği ile zeytinyağı, normal kemik gelişimine katkıda bulunur. Anne karnında ve doğumdan sonra bebeğin beyninin olduğu kadar, genel olarak sinir sisteminin gelişimini de desteklediğinden, gebe ve emziren annelere özellikle yararlıdır.

*Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.


*Yüksek tansiyonu düşürür; yaprakları ve dallarından çay yapılır. Taze yada kuru zeytin yaprağını 300gr. suda 15dk. kaynatıp, süzdükten sonra şeker ilave ederek 15 gün boyunca her sabah akşam sıcak içmek faydalıdır.

*Kan şekeri seviyesinin düşmesine yardım eder.

*Ağrı, romatizma, burkulma ve adale incelmelerinde; zeytinyağı sürülür veya 200 gr taze çiçek ve yaprak, 100 gr sarı papatya ile 1 kg zeytinyağını aradasırada karıştırarak iki saat benmari içinde kaynattıktan sonra içindekilerisüzüp ağrı veren yerler ovulur. Kapalı yanıklarda zeytinyağı sürülerekkullanılır.

*Kötü kolesterol LDL yi azaltırken, iyi kolesterol HDL yi artırır. (YüksekLDL kolesterolü seviyesine bağlı olarak yükselen kolesterol seviyesinin aterosklerotik kalp hastalığında nedensel rol oynadığı kuşkusuzdur. Epidemiyolojik veriler koroner kalp hastalığı vakalarındaki düşüşün total veya LDL kolesteroldeki düşüş ile beraber olduğunu göstermektedir.)

*Diyetle alınan doymuş yağ asitlerinin (DYA) total kolesterol seviyesini yükseltettiği iyi bilinmektedir. DYA ile tetiklenen kolesterol yüksekliğiçoğunlukla LDL kolesterolündeki yüksekliğe bağlıdır. DYA ve hayvansal yağdan zengin diyetler HDL kolesterolü ve apo A-1 de de yükselmeye yol açar.

*Yüksek karbonhidratlı ve düşük yağlı diyet tüketen toplumlarda düşük HDL kolesterol ile düşük LDL kolesterolün birlikte bulunması koroner riski artırmazken, yüksek DYA içeren diyete bağlı olarak LDL nin yükseldiği toplumlarda daha yüksek HDL seviyesine rağmen koroner riski yüksektir. Yüksek hayvansal yağ içeren diyetlerin LDL- HDL oranını, düşük yağ içeren veya çoklu doymamış yağ asitinden (ÇDYA) zengin diyetlere kıyasla daha fazla yükselttiği görülmüştür. Laurik, miristik ve palmitik asit birlikte tüm DYA ların başında gelirken, mistrik asit tereyağında, hurma çekirdeğinin yağında, hindistan cevizinin yağında bulunmaktadır. Son ikisi aynı zamanda çok yüksek oranlarda laurikasitte içerirler. Bu üç yağdan hangisinin kolesterol yükseltme potansiyelininen fazla olduğu hala tartışma konusudur. Her üçününde LDL kolesterolünü yükselttiği yapılan çalışmalarda gözlenmiştir.


DYA yerine linoleik asit konulduğunda total kolesterolde düşüşe neden olmaktadır. Diyetteki başlıca tekli doymamış yağ asidi oleik asittir. Oleikasit zeytinyağında hakim olan yağ asididir.

Düşük yağlı, yüksek karbonhidratlı diyetler total ve LDL kolesterol konsantrasyonlarını anlamlı olarak düşürürken aynı zamanda kesinlikle HDL seviyesinde de düşüşe neden olur.

Zeytinyağı sağlıklı lipid düşürücü diyete yararlı katkıda bulunur.

*Kalp dostu; zeytinyağı hayvansal yağların tersine kandaki kolesterol miktarını ve dolayısıyla kalp krizi riskini azaltır. Kan plateletlerinintoplanmasına engel olarak kan pıhtılaşması riskini de yok eder.

*İçerdiği linoleik asit yüzdesi nedeniyle anne sütüne benzeyen zeytinyağı, inek sütüne katıldığında anne sütüne yakın değer elde edilir. Sütü kesilen anneler yağsız inek sütüne biraz zeytinyağı katıp bebeğe verilebilir.

*Günde birkaç damla zeytinyağı bebeğin gelişimine büyük katkı sağlar.

*İçerdiği E, A, K vitaminleri ile her yaştaki çocuğun gerekli ihtiyacına yanıt verir. Bu vitaminler kemiklerin doğal gelişimine ve mineralleşmeye yardımcı olup, güçlenmesini hızlandırır. Her yaştaki insan için yararlıdır.

*Böbreklerin ıslahında, taşları düşürmede, bağırsak kurtlarını düşürmede, karın ağrısında sıcak su ile içilmesi iyi gelir.

*Çocukları raşitizmden korur. Siyatik, mafsal ağrılarına iyi gelir; zeytinyağı tortusu sürülür.

*Ağızda çalkalandığında, dişlerin beyaz olmasını sağlar, diş etlerini korur, diş çürümelerini önler.

*Zeytinyağı sağlık ve güzellik kaynağıdır. Cilde ve saçlara çok faydalıdır. Cildi besler, korur ve yumuşatır.

*Saçları dökülenlere; 1 yumurta sarısı ve zeytinyağı karışımını saçdiplerine sürerek 1 saat bekletilip daha sonra yıkanması, arada birtekrarlanması gerekir.

Kiraz ağacı deyip de geçmeyin...


Meğer kiraz ağacı nelere yararmış. Bu yazıyı görünce hemen kaydettim. Eskiden Ankara'da otururken bahçemizde 3 tane kiraz ağacı vardı. Her yaz kasa kasa kiraz topladığımızı hatırlıyorum. Babam kocaman cam kavanozlar içine kirazları koyup kiraz likörü yapardı. Kirazın sağlık üzerine etkilerini anlatan http://www.bugday.org/ da okuduğum aşağıdaki yazıda bahsedilen özelliklerinden faydalanmalı diyorum.



Sadece meyveleri değil, kökleri, kabukları, zamkı, yaprakları, çiçekleri, çekirdeği ve sapları da kullanılıyor.

"Eğer meyve bahçenizin önde geleni elma ağacı ise, ikincisi kiraz ağacı olmalıdır" Bitkilerle tedavi uzmanı Maurice Mességué.

Bilimsel adı Cerasus avium (L.) olan kiraz, Rosaceae familyasına bağlı, çok yıllık ve ağaç formunda bir bitkidir. Bazı kaynaklar, anavatanı Kuzey Anadolu ve Güney Kafkasya olarak bilinen kirazın, ismini Giresun (Cherasus) kentinden aldığını yazıyor. Kirazın dünyaya hangi topraklardan yayıldığı konusunda ise farklı görüşler bulunuyor. Bazı araştırmacılar kirazın, İÖ 64 yılında Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya yayıldığını, bazılarıysa İÖ 71 yılında Romalı komutan Lucullus tarafından Roma'ya götürüldüğünü ve oradan da dünyaya dağıldığını bildiriyor.

Kiraz sadece meyvesiyle değil, kökleri, kerestesi, kabukları, zamkı, yaprakları ve çiçekleri, çekirdeği ve meyve sapları da kullanılabilen çok yönlü bir bitki. En iyi pipoların kiraz ağacı kökünden, en kaliteli mobilyaların ve çeşitli araçların kiraz kerestesinden yapıldığı biliniyor. Kiraz zamkı ise şapka ve kumaş endüstrisinde ve tıbbi amaçlarla kullanılıyor. Ağaç kabuğu, yaprakları, çiçekleri, meyve, meyve sapı ve çekirdekleriyse tedavi amaçlı kullanılıyor. Meyveleri taze veya kurutulmuş olarak tüketilebilen kiraz, ayrıca reçel, yemek, konserve ya da dondurulmuş gıda olarak da değerlendirilebiliyor.

İdrar söktürücü özelliğiyle, böbreklerin dostu olan kiraz, vücudu zehirli maddelerden temizliyor. Ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde de kullanılıyor. Ayrıca yapısında bulunan kinik asit ile böbreklerin taş ve kum yapmasını önlediği ve varsa zamanla döktüğü, ayrıca safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olduğu bilinmektedir.

Vücuttaki fazla suyun atılmasıyla, dolaylı olarak zayıflamaya da yardımcı oluyor.

Kirazın peklik giderici özelliği de bulunuyor. Hatta bu konuda halk arasında söylene gelen ''Arkamdan dut gelmese, ben yapacağımı bilirim'' gibi deyişler bile var. Özellikle bayat yemeklerle pastırma, sucuk gibi gıdaların zararlarını önleyen kiraz, aynı zamanda kandaki zararlı maddelerin vücuttan atılmasını ve kanın temizlenmesini, yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesini sağlıyor. Kiraz suyunun yüz ve boyun kısımlarına sürülmesinin derideki kırışıklıkları önlediği ve giderdiği belirtiliyor.

Karaciğerin de dostu olan kiraz, hastalıklar, fazla ilaç tüketimi ve zehirlenmeler sonucu zorlanan karaciğerin yükünü hafifleterek iyileşmesine yardım ediyor. Karaciğer zamanla normale dönüyor ve safra salgısı artıyor. Böylece sindirim gücünü arttırıyor. Kirazda bulunan levüloz adlı şeker kolay sindirilebildiği için, şeker hastaları hiçbir tehlike oluşmadan kiraz yiyebiliyor. Ayrıca içerdiği madensel maddeler ve vitaminler nedeniyle hastalıklara karşı dayanıklılığı arttırıyor. Yapısındaki bol fosforuyla sinirleri kuvvetlendirerek sakinlik sağlıyor. A vitamini kaynağı karoten içeren kiraz, aynı zamanda gözlerin de dostu.

Kullanılan kısımları ve kullanım miktarı
Ağaç kabukları
yüksek ateşe ve pekliğe iyi geliyor; yaprakları müshil olarak, çiçekleriyse göğsü yumuşatıcı olarak kullanılıyor. 1 litre suya 50 gr. kabuk ve yaprak konularak demlenip, günde 3-4 bardak içiliyor.

Meyveleri özellikle ilkbaharda 3-4 gün süreli kiraz kürüyle değerlendirilebilir. Sabah veya öğlen yalnızca 0.5-1 kg. kiraz yenilmesi kış yorgunluğunun kolay atılmasını sağlayabilir. Ancak kirazı bağırsakları zayıf ve yüksek tansiyon sorunu olanların dikkatli tüketmelerinde yarar var.

Sapları, idrar söktürücü olduğu gibi bronşite karşı da kullanılıyor. Gölgede iyice kurutulan saplarla hazırlanan şuruplar veya demlemelerle iyileşme sağlanabiliyor. Saplar gerekirse kıyılarak bir gün süreyle su içinde ıslanmaya ve yumuşamaya bırakılıyor. Bir litre su içine bir küçük avuç sap konularak hazırlanacak demlemeden günde 3-4 fincan içiliyor. Bu demleme günde iki kez el ve ayak banyosu şeklinde de kullanılabiliyor. Ya da hazırlanan kiraz sapı demlemesi taze veya kurutulmuş kiraz üzerine boşaltılarak yarım saat bekletildikten sonra süzülerek aynı dozda içilebiliyor. Sapları ayrık ve mısır püskülü ile kaynatılarak demlendiğinde ayak ve karın şişliğinde; arpa ile kaynatılarak elde edilen demlemeyse idrar söktürücü olarak kullanılıyor.

Kiraz zamkı ise öksürük kesici ve bağırsak iltihaplarını iyileştirici olarak kullanılıyor. 100 ml. beyaz şarap veya su içine beş gram zamk eklenerek hazırlanan karışım bu amaçla kullanılabiliyor.

Dövülmüş çekirdeğinin kaynatılmış suyu idrar zoru sorununa yardımcı oluyor. Ayrıca çekirdekleri ısıtıldıktan sonra bir beze sarılarak karın bölgesindeki ağrıların giderilmesi için kullanılıyor.

Kaynaklar:
Asımgil, A., 1996. Şifalı Bitkiler. Timaş Yayınları, 352 s. Bayatlı, O., 1955.
Şifalı Otlar ve Lokman Hekim. Anıl Matbaası, 116 s. Baytop, T., 1984.
Türkiye'de Bitkiler ile Tedavi (Geçmişte ve Bugün). İ.Ü.Yayın No: 3255, Eczacılık Fakültesi Yayın No: 40, 520 s. Göbelez, M., 1981.
Gıdalarımız ve Sağlığımız. Çağ matbaası, 190 s. Mességué, M., 1997.
Hayat Veren Şifalı Otlar (Çeviren: B. Günaysu). Milliyet Yayınları, 354 s. Mességué, M., 1982. Tabiat Haklıdır (Çeviren: S.M. Yurdanur). E Yayınları, 344 s.

8 Eylül 2007 Cumartesi

İşveç iksiri her derde deva


İsveç İksirini bir kaç sene önce duymuştum. Ancak kullanmamıştım. Bu yazın ortasında haftalarca süren öksürüğüm, nerdeyse bir şişe öksürük şurubu içmeme rağmen geçmedi. Ben de İsveç iksirini kullanmayı düşündüm. Gerçekten de bir iki gün boyunca içince öksürüğüm hafifledi ve geçti. Tadı pek çok bitkinin karışımı olduğu için pek güzel olmasa da denediğimde memnun kaldım. Ben şurubu doğal gıdalar satan bir dükkandan aldım. Aşağıdaki yazıda İşveç iksirinin kullanımı ve isterseniz evde yapımı ile ilgili bir yazı koydum. Herkese bol şifalar dilerim.

Her Derde Deva; İsveç İksiri
Birçok yararlı bitkinin biraraya gelmesiyle oluşan bu iksir, tesadüf sonucu İsveçli Dr. Samts'ın ölümünden sonra, notları arasında bulunarak yapılmış ve ünü her derde devadır iddiasıyla günümüze kadar gelmiş.

İsveçli Dr. Samts, binicilik kazası sonucunda 104 yaşında hayatını kaybetmiş, ailesi de yıllar boyu bu bitkisel şurubu kullanarak, sağlıklı ve uzun bir hayat yaşamışlar. Uzun yaşam iksiri diye de bilinen bu iksiri, Alman şifalı bitkiler uzmanı Maria Treben onaylamış ve geliştirmiş. Maria Treben, "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık" adlı kitabıyla, 1980'li yıllarda bu iksiri topluma tanıtmış. Türkçe'ye de çevrilen kitabın ilk yayımı 1984'te yapıldıktan kısa bir süre sonra, İsveç Şurubu (Schweden Bitter) olarak ülkemizde de tanınmaya başlamış.

İsveç Bitkisel İksiri ve Yararları
Ağrılarda ve baş dönmelerinde, iksirin kokusu sık sık burundan çekilip ense kökü nemlendirilirse, ağrılar ve baş dönmesi yok oluyor ve aynı zamanda beyni ve hafızayı güçlendiriyor.

Dildeki kabarcıklarda veya daha başka rahatsızlıklarda, şurupla sık sık nemlendirildiğinde, kısa sürede iyileşme görülüyor.

Gırtlaktaki rahatsızlıklarda (hasta veya yaralı ise) bu yüzden yiyecek ve içecek rahat yutulamıyorsa sabah, öğlen ve akşamları şuruptan alınır ve yavaş yavaş yutulur. Bu sayede gırtlağın ateşi azalacak ve yara iyileşecektir.

Kolitlerde, üç yemek kaşığı dolusu, arka arkaya ve yavaş yavaş alınmalıdır. Kısa sürede rahatlık sağlayacaktır.

Bedendeki gazları böler ve karaciğeri serinletir. Tüm mide rahatsızlıklarını ve bağırsak düzensizliklerini yok eder, dışkılama zorluklarını ortadan kaldırır.

Safra kesesi ağrılarında, her gün sabah ve akşam bir yemek kaşığı dolusu içilip geceleri de kompres yapılığında, bu tür ağrılar kısa sürede yok olur.

Tüm dişeti ve ağız içi rahatsızlıklarında, suyla inceltilmiş 1-2 tatlı kaşığı şurup ağıza alınıp, yutmadan, uzun bir süre ağızda tutularak yada bir pamuk ıslatılarak ağrıyan diş üzerine konuyor. Bu ağrının dinmesini ve çürüklerin iyileşmesini sağlıyor. Dişleri sarartabileceği için, kısa bir süre sonra dişler fırçalanmalıdır. 2-3 gün boyunca, günde 2-3 kere yapılan tedavi sonucunda şaşırmamak elde değildir.

Ödemlerde, altı hafta boyunca sabah ve akşam olmak üzere, bir yemek kaşığı dolusu şurup, beyaz şaraba karıştırılarak içilirse, ödemler kısa sürede yok olur.

Kulak ağrısı, dışkulak yolunda sivilceler, kabuklanmalar ve kulak uğultusuna karşı, şurupla nemlendirilmiş küçük bir pamuk parçası kulak yoluna sokulur ve uzunca bir süre bekletilir. Ama alkolün kulak yolunu tahriş etmemesi için, önceden, zeytinyağı ile kulak yolu nemlendirilmelidir.

Dölyatağı ağrılarında, 3 gün boyunca, sabahları birer yemek kaşığı dolusu şurup, kırmızı şarapla karıştırılarak verilir ve yarım saat sonra bir gezinti yaptırılır. Gezintiden sonra kahvaltı edebilir, ama süt içmemelidir. Şurup, hiçbir zaman sütle karıştırılmamalıdır!

Gebeliğin son 15 günü içinde, sabah ve akşamları yarım tatlı kaşığı alınınca, doğumu kolaylaştırır. Son'dan kolayca kurtulabilmek için loğusaya her iki saatte bir kahve kaşığı dolusu verilir ve bu son, ağrısız bir biçimde ayrılana kadar sürdürülür.

Doğumdan sonra, sütlenen memeler iltihaplanırsa, uygulanan kompreslerle çabucak iyileşir.

Çocukların çiçek bozuğu olmalarını önler. Çocuklara, yaşlarına göre suyla karıştırılarak verilmelidir. Kabarcıklar kurumaya başladığında, sık sık şurupla nemlendirilmelidir. Böylece hiçbir iz kalmaz. Çicek hastalığı ve her türlü egzamalarda, burundaki veya bedenin herhangi bir yerindeki kabuklar, şurupla sık sık nemlendirildiklerin de yok oluyorlar.

Çocuklarda ve yetişkinlerde kurtlara ve hatta şeritlere karşı başarıyla kullanılır, ama çocuklara yaşlarına göre verilmelidir. Şurupla nemlendirilmiş bir bez göbeğin üstüne bağlanır ve hep nemli kalmasına özen gösterilir.

Sarılıkta, eğer günde üç kere birer yemek kaşığı dolusu bu şuruptan alınırsa, şişmiş karaciğerin üstüne kompresler yapılırsa, çok kısa sürede tüm rahatsızlıklar sona erer.

Basurları iyileşletir, böbrekleri iyileştirir, başka bir kür uygulamaya gerek kalmadan, beden de birikmiş olan tüm sıvıları dışarı atar.

Depresyon ve melankoliyi iyileştirir, iştah açar ve sindirimi düzene sokar. İç basurlarda, başlangıçta sık sık nemlendirilip ve özellikle yatmadan önce içilip, içten de yumuşatıldığında, iç basurların iyileşmesini sağlar.

Şurubu, kesin alkol yasağı hallerinde günde bir çay kaşıgı içerek başlamak ve sık sık böbrek ve karaciğer bölgelerinde kompres yapmak yerinde bir davranış olur. Belirtilen tüm ölçüler, biraz su veya bitki çayı ile inceltilerek kullanılmalıdır.

Sara krizi geçiren kişilerde, hemen bu şuruptan verilmelidir. Hasta, daha sonra bu ilacı sürekli olarak kullanmalıdır.

Şurup, zayıf düşmüş sinirleri ve tüm bedeni güçlendirir ve tüm hastalıkları yok eder.

Bayılan kişilerde, eğer gerekiyorsa zorla ağzı açılarak, bir yemek kaşığı şurup verilirse, bayılan kişi hemen kendine gelir.

Ateşte, üşümede ve güçsüzlükte, kişiye bir yemek kaşığı şurup verilir ve eğer kişi bedenini başka ilaçlarla yüklememişse, kısa sürede kendine gelecek, nabzı normal atmaya başlayacak ve ateş ne kadar yüksek olursa olsun, kısa sürede iyileşecektir. Ateşli su çiçeğine ve yılancık hastalığına da iyi gelir.

Yaralarda, sık sık nemlendirme yapılırsa, hiçbir tehlike oluşmadan yara iyileşir. İster vurma sonucu, ister kesme sonucu olsunlar, şuruba batırılmış bir bez yaranın üstüne örtülür kısa sürede ağrılar diner, ne gangrene, ne de iltihaba yol açılmaz, hatta eski mermi yaralarını bile iyileştirir. Eğer yarada delik varsa, ille de önceden temizlenmesine gerek kalmadan, içine şurup damlatılır. Sık sık tazelenen kompreslerle yara kısa sürede iyileşme gösterir. Bu şurupla 40 kere nemlendirildiğinde tüm yaralar ne kadar eski olurlarsa olsunlar yara izleri ile kesikler iyileşirler.

Tüm yanıklarda, eğer sık sık nemlendirilirse, ateş, sıcak su veya yağın eseri olsun, kısa sürede iyileştirir. Yanıkta kabarcık oluşmaz, yanık ağrısı sona erer ve iltihaplı kabarcıklar bile temelinden iyileşirler.

İyileşmesi olanaksız sayılan fistülleri (fistül, vücutta iki yer arasında normalde olmaması gereken anormal yoldur. İltihabi süreç sonucu gelişir) kökünden yok eder. Eski veya yeni hiç fark etmez.

Kansızlıkta, şurup bir süre sabahları alınırsa kanı temizler, kan yapar ve kan dolaşımının rahat olmasını sağlar.

Veba ve daha başka salgın hastalıklar zamanında, gün boyunca sık sık içilmelidir. Çünkü; veba çıbanlarını ve yumrularını, gırtlakta olmuş olsalar bile iyileştirir.

Romatizmalı bölgelere kompres veya friksiyon biçiminde uygulanıp, sabah akşam da ısırganotu çayına karıştırılarak alındığında, ağrılar hafifler.

Donmuş elleri ve ayakları açık yaralar oluşmuş olsa bile iyileştirir. Elden geldiğince sık ama özellikle gece boyunca kompres yapılmalıdır.

Nasırların üstüne kompres yapılır ve ağrılı bölge sürekli olarak nemli tutulur. Nasır üç gün içinde kendiliğinden düşer veya çekilip alınabilir hale gelir.

Zehirli ve mikroplu hayvanların ısırıklarını da iyileştirir. Bu durumlarda şurup hem içilmeli hem de yaraya kompres yapılmalıdır.

Tüm spor yaralanmalarında, şişmeyi önlemek için ilkyardım olarak, kompres biçiminde kullanılmalıdır.

Gece iyi uyuyamayan kişi, yatmadan önce içmelidir. Sinirsel uykusuzluklarda, kalbin üstüne kompres yapılmalıdır.

Akciğer hastalıklarında, sabah aç karnına alınır ve bu kür altı hafta sürdürülür.

Kramplarda, krampların ağrılarını da dindirir ve sürekli alındığında, tümüyle iyileştirir.

Eski sivilceleri, siğilleri, çatlak elleri ve dudakları iyileştirir.

Çarpma ve vurma sonucu oluşan şişlikleri ve lekeleri de iyileştirir.

İştahsız yiyen kişiye iştahını yeniden kazandırır.

Bu şurubu sabahları ve akşamları alanlar, başka bir ilaca gerek duymazlar. Çünkü bedeni güçlendirir, sinirleri ve kanı tazeler, ellerin ve ayakların titremesini önler. Kısacası, tüm hastalıklari iyi eder. Beden dikleşir, yüz gençleşir ve güzelleşir.

Geliştirilmiş İsveç Şurubu Reçetesi
1 gr. Besbase (Myırstıcae Arıllus)
5,5 gr. Cedvar (Turcuma Zedoria)
3,5 gr. Centiyane (Gentiana Lutea)
2 gr. Domuzdikeni (Carlina Acaulis)
9 gr. Eğir Kökü (Acorus Calamus)
1 gr. Doğal Kafur (Cinnamomum Camphera)
0,5 gr. Kakule (Elettaria Cardamomum)
6,5 gr. Melekotu Kökü (Angelica Archangelica)
7 gr. Mirra (Commiphore Momol)
9 gr. Ravent Kökü (Rheum Palmatum)
0,1gr. Safran (Crocus Sativus)
10 gr. Sarısabır (Aloe Ferox Miller)
1 gr. Sinameki (Cassia Angustifolia)
1 gr. Tarçın (Cinamomum Zeylanicum)

Bu droglar bir cam şişeye veya kavanoza koyulur ve üstüne 1,5 litre 38-40 derecelik etil alkol-su karışımı veya kanyak veya votka gibi içkiler eklenir. Her gün çalkalanan cam şişe 14 gün boyunca sıcak bir ortamda bekletilir. Süre sonunda, günlük kullanımlar için küçük miktarlar dört kat tülbentten geçirilerek süzülür ve koyu renkli şişelerde muhafaza edilir. Büyük şişede posasıyla birlikte bekleyen ana şurup ise, bekleme süresi uzadıkça artı güç kazanır.

Kullanım Biçimleri:
Ağız yolu ile: Koruyucu olarak, sabah ve akşamları, yarım tatlı kaşığı, inceltilmiş olarak alınır. Basit rahatsızlıklarda, günde 3 tatlı kaşığı alınabilir. Ağır hastalıklarda ise, günde 2-3 yemek kaşığı alınmalıdır. Bir yemek kaşığı dolusu şurup, 1/8 litre bitki çayı ile inceltilerek, her yemekten önceki ve sonraki yarım saat süresince yudumlanarak içilmelidir. Şurup ağız yoluyla alındığında süt içilmemelidir.

Kompres: Kompres yapılacak bölgeye önceden zeytinyağı veya kantaron yağı sürülür. Uygun boyda bir bez parçası şurupla ıslatılır, sıvının fazlası sıkılır ve nemli bez hasta bölgeye yatırılır. Üstü bir naylon parçası ile örtülür ve hepsi, büyükçe bir bez veya sargı bezi ile sağlamca tespit edilir. Kompres süresi duruma göre 2-4 saat olabilir ama gece boyunca da sürebilir. Süre sonunda bez naylonun içinde durulur, hava almaması saglanır. Bez biraz ıslatılarak tekrar tekrar kullanılabilir.

Not: Bu bilgiler "Tanrı'nın Eczanesinden Sağlık" adlı kitaptan alıntıdır.
Her türlü hastalığı teşhis ve tedavi yetkisi yalnızca doktorlara aittir. Bitkisel ürünler doktorunuzun verdiği tedaviye destek olarak değerlendirilmelidir. Küçük hastalıklar, büyük hastalıkların habercisi olabileceği unutulmamalıdır.

Bal ve Tarçın süper ikilisi

Blogumu açma amaçlarımdan biri de zaman zaman arkadaşlarımdan gelen ve internet'te okuduğum yazıları başkaları ile de paylaşmaktı. Evde kendim de uyguladığım beslenme üzerine gelen yazıları da bundan böyle blogumda paylaşacağım.

Bal ve tarçın ile ilgili yazı mynet'te yayınlanmış. Belki size de ulaşmıştır ancak tekrar hatırlamakta fayda var diye düşündüm. Herkese bol şifalar diliyorum.

Bal ve tarçının faydalarını biliyor musunuz?
21.11.2005 03:18 - Bu haber mynet'e 126.885 kişi tarafından okunmuş.

Bal ve Tarçın karışımının birçok hastalıklara iyi geldiği saptanmıştır.

Eski Yunan tıbbında olduğu kadar Ayurvedik tıpta da Bal, asırlarca hayati ilaç olarak kullanılmıştır. Bugünün bilim adamları birçok hastalıkların tedavisinde Balı çok etkili bir ilaç olarak kabul etmişlerdir. Bal her türlü hastalıkta herhangi bir yan etkiye sebep olmaksızın kullanılabilmektedir. Bugünün tıp ilmi, balın tatlı olmasına karşın doğru dozlarda alındığında şeker hastaları için tehlikeli olmadığını kabul etmektedir.

Kanada da yayımlanan ünlü Weekly World News dergisinin 17 Ocak 1995 tarihli sayısında batılı araştırmacılar tarafından bal ve tarçınla tedavi edilen hastalıkların listesini yayınlamıştır.

ARTRİT
Bir kısım balı 2 kısım ılık su içerisine koyup üzerine bir çay kaşığı toz tarçın ilave ederek bir krem elde edilir. Bununla vücudun ağrıyan yerlerine masaj yapılır. 1-2 dakika içerisinde ağrının azaldığını göreceksiniz.

Artritli hastalar, bir bardak sıcak su içerisinde 2 kaşık bal ve bir çay kaşığı toz tarçını eritip sabah, akşam alabilirler. Eğer düzenli olarak alırlarsa kronik artriti olan hastalar bile tedavi olabilirler.

Kopenhag Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada;kahvaltıdan önce bir yemek kaşığı bal ve yarım çay kaşığı toz Tarçını alan 200 hastadan 73’ü bir hafta içerisinde şifa bulmuşlar, geri kalan yürüyemeyen ve hareket edemeyen hastalar da bir ay içerisinde şifa bulmuşlardır.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Her gün kullanılan bal ve tarçın bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve vücudu bakteri ve virüs saldırılarına karşı korur

Araştırmacılara göre bal, birçok vitamin ve büyük miktarda demir içermektedir.

Balın düzenli kullanılması, akyuvarlar içerisindeki, bakteriler ve virüslerle savaşan, korpuskülleri de kuvvetlendirir.

DİŞ AĞRISI
Bir kaşık toz tarçın ve 5 tatlı kaşığı bal karışımı ağrıyan dişe tatbil edilir.

Ağrı kesilene kadar günde üç defa tatbik edilir.

HAZIMSIZLIK ve GRİP
Toz tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler.

İspanya'da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır.

İDRAR KESESİ ENFEKSİYONLARI
İki kaşık toz tarçın, bir tatlı kaşığı bal, ılık su içerisinde eritilip içilir.

İdrar kesesindeki mikroorganizmalar üzerinde etkilidir.

KANSER
Japonya ve Avustralya'da yapılan bir araştırmada, mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur.

Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık Tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar

KALP HASTALIKLARI
Bal ve tarçınla bir karışım yap ve bunu her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sür.

Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur.

Bu uygulama ile, daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır.

Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir.

KISIRLIK
Eski Yunan ve Ayurvedikler Balı, yıllardır, erkeklerin spermalarını kuvvetlendirmek için kullanmışlardır.

Eğer kudretsiz bir erkek düzenli olarak uyumadan önce 2 kaşık bal yerse problemleri çözülecektir.

Çin, Japon ve Uzakdoğu ülkelerinde,gebe kalamayan ve uterusunu kuvvetlendirmek isteyen kadınlar asırlardır toz tarçın kullanmaktadırlar

Gebe kalamayan kadınlar bir tutam toz Tarçın ve yarım tatlı kaşığı balı gün boyunca bir bir sakız üzerine koyup çiğnediklerinde tükürükle karışarak yavaş yavaş emilerek etkili olmaktadır.

Amerika Maryland'da evli bir çiftin 14 yıldır çocuğu olmamış ve ümitlerini de kaybetmişlerdir. Bu uygulamalar kendilerine anlatılmış ve yukarıda belirtilen kürün uygulamasına başlandıktan birkaç ay sonra ikiz çocuklarının olacağı tespit edilmiştir.

KOLESTEROL
İki kaşık bal, üç tatlı kaşığı toz tarçın,450 gr. demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde % 10 düşecektir.

Artrit hastalarına tavsiye edilen kür de günde 3 defa kolesterol hastaları için uygulanabilir.

Adı geçen dergideki bilgilere göre günlük gıda ile alınan bal bile kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir.

MİDE AĞRILARI
Bal ve tarçın kürlerinin, mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır.

GAZ
Hindistan ve Japonya’da yapılan araştırmalar bal ve tarçının midedeki gazı giderdiğini göstermiştir.

SAÇ DÖKÜLMESİ
Saçı dökülenlerle tepesi açılanlar sıcak zeytinyağı içerisine bir kaşık bal, bir tatlı kaşığı toz tarçın ilavesiyle elde edilen krem banyodan önce başa sürülür ve yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra yıkanır.

5 dakikalık bir uygulama dahi etkili olabilir.

SİVİLCELER VE DERİ
3 kısım bal, 1 kısım Tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür. Sabahleyin ılık su ile yıkanır.

Eğer 2 hafta süreyle her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden çıkarır.

Egzama, mantar ve diğer deri enfeksiyonlarında eşit miktardaki bal ve tarçın karışımı uygulanır.

SOĞUK ALGINLIĞI
Bir kaşık ılıtılmış Bal,1/4 tatlı kaşığı toz tarçın günde üç defa yenir.

Bu uygulama birçok kronik öksürük, soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir.

YAŞLILIK
Bal ve Tarçınla hazırlanan çay, düzenli alındığında yaşlılık harabiyetini önler.

4 kaşık bal, 1 kaşık toz tarçın, 3 bardak su içerisinde kaynatılarak bir içecek hazırlanır. Günde 3-4 defa ¼ bardak miktarında içilir. Deriyi diri, taze ve yumuşak tutar, yıpranmasını durdurur.

YORGUNLUK
Araştırmayı yapan Dr. Milton, bir bardak su içerisinde ½ kaşık bal ve biraz toz tarçının her gün kuşluk vakti ve vücut direncinin düşmeye başladığı takriben saat 15.00’te alındığında bir hafta içerisinde canlılığın arttığını tespit etmiştir.

ZAYIFLAMA
Bir bardak su içerisine eşit miktarda bal ve tarçın konup kaynatılır. Her gün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir.

Düzenli uygulanırsa kilo verilir.

4 Eylül 2007 Salı

Merve'nin Oscar aşkı


Sevgili arkadaşım Merve bir gün bana sürpriz bir haber verdi. Bir yavru köpek almıştı! Tabii acaiyip sevindim. Hemen evimize davet ettim Merve ve Oscar'ı. Hem de Boncuk ve Maviş bakalım nasıl davranacaklardı. Oscar henüz 1.5 aylık golden retriver cinsine benzeyen bir ufaklıktı. Boncuk hemen odasına kaçtı. Girişken olan Maviş ise bir yandan tüylerini kabartarak tısladı bir yandan da meraktan yaklaşmaya çalıştı. Oscar o kadar sessiz, sakin bir hayvandı ki kediler ile ilgilenmedi bile. Geldikleri gün bu resimleri çektik. Zamanla Merve Oscar'a çok alıştı, alerjilerine de iyi geleceğini düşünmüştü. Ancak sonunda henüz kendisini hazır hissetmediği için Oscar'ı Bodrum'da bir arkadaşının bahçeli evine yolladı. Bu arada halen Oscar'dan haber alıyormuş. Tabii bir hayvan bir kere kalbinize girdi mi çıkarmak mümkün değildir. İleride Merve'nin tekrar sevgi dolu bir ufaklık sahiplenmesini diliyorum.

Kaptan kedi


Bu seferki kediyi sokakta değil teknede gördüm. Aslında tatilde Cunda'da balık yemeye gitmiştik. Orada hemen deniz kenarında oturduğum yerde kıyıya bağlı sandallar vardı. Kocaman kafalı bir tekir erkek kedi bir baktım sakince yanımdan bir metre uzaklıktaki sandala atladı. Bir güzel yayılarak akşamın keyfini çıkarmaya başladı. Ben de onu cep telefonu kameramla çektim. Kediler suyu sevmez derler ama tekneleri sevdikleri belli.

Siyah zerafet


Bir ekran arka plan resmi olabilecek güzellikle bir siyah kedi ile karşılaştım. Genç ve ince olan bu kedinin, suratının ufak olmasından dişi olduğunu tahmin ediyorum. Her gün yanından geçtiğim Cami'nin bahçesinde dolaşan güzel kedilerden biriydi. Bir ara oturup bana arkadan güzel bir poz verdi. Ben de onu bahçenin hayran olduğum pempe çiçekleri ile resimledim.
Burada aklıma babamın bana anlattığı Arap adlı kedisi geliyor. Arap simsiyah çok güzel bir kediymiş. Evde hep perde rayları üzerine çıkıp uyurmuş. Hele balkondaki iki parmak genişliğindeki demire tırmanıp yürümeye başladığında karşı komşuların kalpleri 3. kattan kedi düşecek diye hop oturup hop kalkarmış. Babam ve halam küçükken Arap onlarla birlikte okulun yarı yoluna kadar yürür, akşam da dönüş saatlerinde aynı yerden onları geri alırmış. Ayrıca dedem kedilere -başka kedileri de varmış- teneke konserve kutularında ciğer pişirirmiş. Bir gün artık babanem kedilerden isyan edip onları azaltmak istemiş. Arap'ı bir kaç sokak öteye götürüp bırakmışlar. Bakmışlar ki akşam gelmiş. Sonra biraz daha ileri götürüp bırakmışlar. 3 gün sonra tekrar gelince bu sefer Ankara'nın dışına bir yere trenle götürüp bırakmışlar, ne yazıkki bu sefer gelmemiş. Tabii babam ve halam çok üzülmüşler. Bazen hayvanların bakımı istenmese de zor oluyor demekki. Ancak ne zaman babam siyah bir kedi konusu açılsa Arap'tan övgüyle, ne kadar akıllı olduğundan bahseder. Ben de henüz insan kardeşlerini okula uğurlayan ve onları karşılayan başka bir hayvanın hikayesine rastlamadım doğrusu.

Kuzenim Suzan


Hayvanları seven bir kuzenim daha var. Sevgili Suzan ailesi ile birlikte Amerika'da yaşıyor. Evimize ziyarete geldiklerinde Maviş Suzan'ın kucağına gelerek ona kendini sevdirdi. Resimdeki mutluluğu gözlerinden okunan Suzan ise tabii sonrasında biz neden kedi almıyoruz, arkadaşımın da kedisi var, ben de bakabilirim diyerek hayvan sahibi olma isteğini bir kere daha ailesine iletti. Henüz bir kedisi yok ama umarım istemeye devam eder çünkü evde kedi bakmak ayrı bir zevkmiş...

Çiçeklerin arasındaki silüet

Yine bol kedi olduğu için en çok sevdiğim yoldan yürürken Cami'nin bahçesindeki bu kediye gözüm takıldı. Cami'nin lojmanında oturan kedileri çok seven bir hanım var. Kedilere baktığı için devamlı yavruları getirip bahçesine bırakıyorlarmış. Tabii yemek bulan kediler de kendilerine bahçeyi mesken ediniyorlar. Ben de kedi olsam kesin orada dolaşmak isterdim. Bahçede o kadar güzel pembe çiçekler var ki... İşte o çiçeklerin arasından bir surat göründü. Yemyeşil sürmeli gözlerini 5-6 resim denemem sonucunda tam istediğim gibi çekebildim. Bir önceki yazımdaki "Dünyanın en güzel gözlü kedisi" ni andırdığını düşündüm biraz da. Ancak aşağıdaki resimden de anlaşıldığı gibi aynı kedi değiller. Resme dikkatlice bakarsanız yalnız olmadığını da göreceksiniz. Yine bir genç annenin karnına yapışmış kuzguni bir yavrucuk, annesi bana poz verirken ısrarla süt emmeye çalışıyor. Sanki bizim dramımızı resmet, niye ben der gibi bakıyor di mi?

Anne ve yavruları


Sokakta yürürken her renk ve boyutta hayvanları resmetmeye çalışıyorum. Bir bahçede gözüme genç bir anne ve yavruları takıldı. Kedilerin özellikle dişilerin en büyük sorunu herhalde genç yaşta hamile kalıp yavrulamak. Çoğu zaman kendileri henüz yetişkin boyuta erişemeden yavru sahibi oldukları için bebekler tam gelişemiyor, hatta pek azı hayatta kalıyor. Nasıl annelik yapacaklarını bilmemeleri de cabası. Gerçekten sadece bizim zor bir hayat yaşadığımızı düşünüyorsanız bir kere daha düşünün. Evet özgür yaşıyorlar ama bir o kadar da zorlu hayatları var. Neyse ki, hayvan severlerin verdikleri yemekleri yiyorlar... Minnoşlar ne kadar da acıkmışlar ki anneleri tedirgin etrafa bakarken yavrularının yemesine izin veriyor.

Dünya'nın en güzel gözlü kedisi ve refakatçisi



Gözleri her zaman çok beğenirim. Her tanıştığım insanın gözlerini ayrı güzelliği aklıma kazınır. Hele hayvanlarda bunu izlemek çok daha hoşuma gidiyor. Bir gün henüz sokak hayvanlarının resimlerini çekmeyi kafama takmamışken, yolda minnacık bir yavru kedi gördüm. O kadar güzel gözleri vardı ki, onun resmini çekmeyi gerçekten çok istedim. Neyse ki artık cep telefonlarında kameralar var. Çok iyi bir kalitede olmasa da o anı ve gözlerini belgelediğim için çok mutluyum. Ne kadar güzel sürmeli, maviş gözleri olan bir sokak kedisi. Böylesini gerçekten hiç görmedim. Aynen bir zamanlar müthiş güzel yeşil gözleri olan bir Afganlı kızın resmini çeken National Geographic fotoğrafçısı gibi, sonraları bu resme bakıp bakıp etrafta büyümüş mü diye gözlerim aradı ama bir daha rastlamadım. Umarım bu güzelliği farkeden biri onu almıştır...


İşte bu yavru ile ilgilenirken birde yanındaki güzel gri-beyaz kediden sözetmeden yapamayacağım. Bu güzel tüylere ve yeşil gözlere sahip büyük kedi ve yavruyu evimde kedilerim olmasaydı kesin alırdım diye içimden geçirmeden edemedim ve onlar için güzel bir hayat dileyerek yoluma devam ettim.

Sinko


Canım kardeşim Sinan şu an Chicago'da yaşıyor. Ancak bize geldiği zaman hemen o da herkes gibi kedileri kucağına aldı. Pek kucakta durmamalarına rağmen Maviş ile baya iyi anlaştı. Gördüğünüz gibi Maviş hanımla Sinoş pek mutlu. Hatta ben Maviş'i Amerika'ya götüreyim bile dedi. O kadar hoşuna gitmiş ki orada barınaklara gidip kedi bile bakmış bir ara, ancak sonra çok yoğun çalıştığı için vazgeçti. Neyse insanın böyle hayvan seven kardeşleri olması çok keyifli. İyi ki varsın Sinoş'um.

Ceronimo


Bu adı bir gün belki sahnelerde duyarız kim bilir. Kendisi bugünlerde müzikal bölümü seçmelerine hazırlanan çok sevgili arkadaşım Ceren kedilerimiz ile iyi geçinen arkadaşlarımız arasında bulunuyor. Bir gün evimizi ziyaret ettiğinde Maviş onu süper omuza tırmanış hareketi ile karşıladı. Ceren Maviş'in bu ani hareketi karşısında gülümseyince, bu anı cep telefonu kamerası ile ölümsüzleştirdik.

Stres atan Burak


Kuzenim Burak sağolsun kedilerimiz Boncuk ve Maviş ile çok iyi geçinir. Ne zaman sevgili eşi Arzum ile bize gelseler kedileri sevmeden yapamaz. Tatile gittiğimizde kedilerimize kim bakıyor derseniz işte kahramanımız Burak abileri...

Efe Kilyos'ta



Kurt köpeğim Efe'nin en çok sevdiği şey araba ile Kilyos'a gidip sahilde gezmektir. Bu gittiğimiz gün oldukça kalabalıktı. Etrafta başka dolaşan köpeklere kızdığı için baş tasması ile dolaştık. O sırada denizde duran cankurtaran kulesine çıkmayı denedik. Bir iki basamak suların altında kalmasına rağmen ayakkabılarımız ıslanarak, Efe de tırmanarak 5m'lik kuleye çıktık.


Bir başka günkü Kilyos gezimizde Efe bu sefer göğsüne kadar denize girdi. Eee tabii tatlı Volkan'ım da ondan eksik kalmadı. Ben neredeyim diye sorarsanız tabii ki kamera arkasında denizde!

3 Eylül 2007 Pazartesi

Ananeme ziyaret




Kedileri aşıya her götürdüğümüzde müsaitse ananeme de uğradık. Ananem bir başka yazımda bahsettiğim gibi hayvanları çok sever. Boncuk ile Maviş'e de bayılıyor. Onları kucağında tutmanın kendisini ne kadar mutlu ettiğini yüzündeki tebessümden okuyabilirsiniz. Benim de hayvanlar konusunda kime çektiğim apaçık ortada di mi? Tabii ki de canım kadar çok sevdiğim ananeme...






Sevgili Eşim Volkan

Çok enteresandır, sevgili eşim Volkan'ın ellerinde her türlü şekilde uyuyabiliyorlar. Artık Boncuk ile Maviş büyüdükleri için pek kucakta uzun süre uyumayı sevmiyorlar ama küçükken uyudukları poza bakar mısınız?






Bu da iş yaparken bir pozları, herhalde Boncuk fikir veriyor :)