4 Eylül 2007 Salı

Siyah zerafet


Bir ekran arka plan resmi olabilecek güzellikle bir siyah kedi ile karşılaştım. Genç ve ince olan bu kedinin, suratının ufak olmasından dişi olduğunu tahmin ediyorum. Her gün yanından geçtiğim Cami'nin bahçesinde dolaşan güzel kedilerden biriydi. Bir ara oturup bana arkadan güzel bir poz verdi. Ben de onu bahçenin hayran olduğum pempe çiçekleri ile resimledim.
Burada aklıma babamın bana anlattığı Arap adlı kedisi geliyor. Arap simsiyah çok güzel bir kediymiş. Evde hep perde rayları üzerine çıkıp uyurmuş. Hele balkondaki iki parmak genişliğindeki demire tırmanıp yürümeye başladığında karşı komşuların kalpleri 3. kattan kedi düşecek diye hop oturup hop kalkarmış. Babam ve halam küçükken Arap onlarla birlikte okulun yarı yoluna kadar yürür, akşam da dönüş saatlerinde aynı yerden onları geri alırmış. Ayrıca dedem kedilere -başka kedileri de varmış- teneke konserve kutularında ciğer pişirirmiş. Bir gün artık babanem kedilerden isyan edip onları azaltmak istemiş. Arap'ı bir kaç sokak öteye götürüp bırakmışlar. Bakmışlar ki akşam gelmiş. Sonra biraz daha ileri götürüp bırakmışlar. 3 gün sonra tekrar gelince bu sefer Ankara'nın dışına bir yere trenle götürüp bırakmışlar, ne yazıkki bu sefer gelmemiş. Tabii babam ve halam çok üzülmüşler. Bazen hayvanların bakımı istenmese de zor oluyor demekki. Ancak ne zaman babam siyah bir kedi konusu açılsa Arap'tan övgüyle, ne kadar akıllı olduğundan bahseder. Ben de henüz insan kardeşlerini okula uğurlayan ve onları karşılayan başka bir hayvanın hikayesine rastlamadım doğrusu.

Hiç yorum yok: