14 Ekim 2007 Pazar

Aşıların çalışma mekanizması

Aşılar nasıl çalışıyor?

Belli bir hastalık için bir aşı olursunuz ve bu sizi o hastalığa karşı korur.

İlk bakışta bu söz doğru gibi gözüküyor. Aşılar ağızdan, enjeksiyon ya da burun spreyi şeklinde uygulanabilir. Aşılar tipik olarak belli bir hastalığı oluşturan virüs ya da bakteri kullanılarak yapılır. Bazen bu mikroorganizmalar öldürülmüş, bazen de zayıflatılmış olarak bulunur. Aşı uygulandığında ilk alarmı “antijenler” verir. Bunun üzerine vücut giren mikroorganizmalara karşı “antibadiler” oluşur. Antibadileri vücuda giren belli tip yabancılarla savaşan askerler olarak düşünebiliriz. İstilacıları yok ettikten sonra antibadiler ortadan kaybolmaz, bir ihtimal aynı istilacılar tekrar geri gelebilir diye ortamda bulunmaya devam ederler. Bunu da bağışıklık olarak adlandırırız.

Buna ek olarak, bağışıklık sistemi her karşılaştığı istilacı için “hafıza hücreleri” denen kendi düşman veritabanını oluşturur. Antibadiler doğal yaşam döngülerini tamamlayıp yok olsalar bile bu hafıza hücreleri yıllarca canlı kalarak bağışıklığı devam ettirir.

Aşı yapıldığında antijenlerin alarma geçmesi, antibadilerin üretilmesi sırasında kullanılan enerji vücutta geçici bir zayıflık yaratır. Bağışıklığı güçlendirmek için sistem bir süre zayıflar. Aşı sonrasında beyaz kan hücrelerinin sayısındaki azalma da buna bağlıdır. Bağışıklık sistemi bu zayıflık anında birden çok farklı istilacı (aşı) ile savaşmak zorunda kalırsa kırılma noktasına gelebilir. İşte aşıların aynı anda yapılmaması ve iki aşı arasında dinlenme zamanı verilmesinin sebebi budur.

Yavru hayvanların aşılama zamanı da oldukça önemlidir. Henüz bağışıklığı oluşmamış bir yavruya birkaç haftalıkken aynı anda 3’lü kokteyl bir aşı yapmak bağışıklığını oldukça zorlayacak, er ya da geç kanser veya başka ciddi bir hastalığa yakalanabilecektir. Bu hastalıklar ilk başta ortaya çıkmasa da zararı birkaç nesil sonra da ortaya çıkabilir.

Aşıların içindeki viral ya da bakteriyel organizmalar dışında bir da “adjuvan” denen bağışıklık sistemini ateşleyici maddeler bulunur. Adjuvanlar bazen aşı yerinde şişmeye yol açabilir. Şişmeler tehlikeli yarım atomlardan oluşan serbest radikallere yol açar, bu da bölgedeki DNA’nın yapısını etkileyerek iğnenin girdiği yerde kansere yol açabilir. Böyle bir “sarkoma” çoğu zaman ölümcül olabilir.

Kediler çoğu zaman önceki yazılarımda belirttiğim gibi özellikle aşı bazlı “sarkom”a (VAS, Vaccine Associated Sarcoma) maruz kalırlar. Buna önlem olarak pek çok veteriner hekim sırtta kürek kemikleri yerine arka bacaklara aşı yapmayı tercih eder, kanser durumunda bacağı ampüte etmek daha kolay olacağı için.

“Koruyucu maddeler” de aşılara eklenebilir. Geçmişte bunun için sık sık cıva kullanılıyordu. Ancak zehirli etkileri tahmin ettiğiniz gibi ciddi bir halk tepkisine yol açmıştı. Halen bazı insan grip aşılarında onaylanmış miktarda cıva katkısı kullanılıyor.

Yavrular ilk doğal bağışıklıklarını annelerinden otomatik olarak anne sütü ile alırlar. Ancak bu bağışıklığın ne kadar devam ettiğine emin olamayız. Doğal bağışıklığı azalmaya başlayınca da yavrular pek çok ciddi ve tehlikeli hastalığa maruz kalabilir. Aşılar bu noktada gerekli olarak görülmektedir.

*Bu yazıdaki bilgiler "Stop The Shots" kitabı bilgilerini ve benim şahsi yorumlarımı içermektedir.

Hiç yorum yok: