18 Şubat 2008 Pazartesi

Kedi pirelerine karşı ucuz, kolay ve doğal yöntemler

Köpekler için yazdığım doğal yöntemlerle bit, pire, kene mücadelerini kediler içinde uygulayabilirsiniz.

Beslenme: Köpekler için kısmındaki beslenme bilgisi kediler için de geçerlidir. Kedilerinizi bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek çiğ beslenmeye geçirerek pirelere karşı savaşı %99'unu kazanmış olursunuz. Sağlıklı hayvanlara bit, pire gelmez. Kedilerinize öldürücü etkisi olduğu için taze sarımsak vermeyin. Kedi ve köpekler için mevcut mayalı tabletlerden verebilirsiniz.

Çiğ beslenmeden bahsettiğim doğal hayvan beslenmesi bloglarımı inceleyebilirsiniz.

Kediler için doğal pire uzaklaştırıcılar: Basit bir pire solüsyonu hazırlamak için bir bütün limonu kabuğuyla birlikte ince ince dilimleyin. Üzerine yarım litre su koyarak kaynama noktasına getirin. Bir gece dinlendirin. Ertesi sabah karışımı nazikçe kedinin tüylerine ve derisine sürün. Tüyleri nemlensin ama iliğine kadar ıslatmayın. Bunu ayda bir tekrarlayın. Bu doğal bir pire uzaklaştırıcıdır. (Bu solüsyon bazı doğal kedi bakım kitaplarında yer alıyor. Normalde kediler limonda bulunan d-limonine karşı halsizlik, kasılmalar gösterebilir. Kedinizi önerilen uygulamadan sonra gözlem altında tutun. Ancak bu kimyasal içerikli pire damlalarının yanında az bile kalır.)

Banyo yaptırmak: Kedilerinizi yılda bir iki kez yıkamak normaldir. Kendilerini çok iyi temiz tutarlar. Ciddi pire istilası durumunda ya da deri problemlerinde ayda bir yıkamak yeterlidir. Kullandığımız şampuan veya sabunda yumuşatıcı, sülfür, kepek önleyici veya kimyasal maddeler olmamasına dikkat edin. Doğal sabun ve su pireleri öldürürken neden kimyasallara başvuracaksınız ki?

Köpekler için bölümünde yazdığım biberiye solüsyonunu kediler için de son durulama suyu yerine kullanabilirsiniz. Kediler için miktarı daha az hazırlayabilirsiniz. 1 çay kaşığı kuru biberiyeyi yarım litre su katarak kaynama noktasına getirin. Süzüp vücut sıcaklığına gelince son durulama suyu olarak kullanın. Kedinizi havlu ile kabaca kurulayın, kalorifer yanında sıcak bir yerde kendi haline bırakın.

İçsel pire uzaklaştırıcılar: Kedilerinizin öğünlerine bir parça brewer’s yeast ekleyerek pireleri uzak tutabilirsiniz.

Evinizde: Kedilerin yataklarını da haftada bir yıkayın, halıları buharla temizleyin. Sık sık elektrik süpürgesi kullanmak şarttır. Süpürge pirelerle savaşmada bundan sonra en yakın dostunuz olacak. Pireleri uzak tutmak için kedinizin yatağı altına kurumuş veya toz olarak biberiye yaprağı ya da ökaliptus yaprağı serpin.

Pire tozu: Köpeklerde bahsettiğim diatomik toprak kedilerde de güvenle kullanılabilir. Halı ve yataklar üzerine serpebilirsiniz. Kullanım detayları için "Köpek parazitlerine karşı ucuz, kolay ve doğal yöntemler" blogumu okuyun. Diatomik toprak almak için bu linke bakın www.entoteam.com.

Pire tasması: Bitkisel özlü pire tasması kullanın. (Kediler naneli, ökaliptüs içeren tasmaları pek sevmiyorlar, benimkiler de birkaç gün boyunca kokulara alışamadıklarından kavga etmişlerdi. Ancak 3 ay sorunsuz geçti. Sonra tekrar aynı tasmadan bulamadım. Artık doğal pire tozu kullanıyorum.) Pyrethin ve diğer zehirleri içeren pire tozlarından, pire damlalarından ve pire tasmalarından uzak durun.

Kaynak: Frances Gavin - Canine Natural Cures
Dr. Richard H. Pitcairn – Complete Guide to Natural Health for Dogs and Cats

Fotoğraf: Boncuk bahçede...

Konu ile ilgili diğer bloglarım:

Köpek pirelerine karşı ucuz, kolay ve doğal yöntemler
Kedi ve köpeklerde kullanılan öldürücü pire damlaları
Küçük Jaz'ın pire damlası zehirlenmesi sonucu ölümü 

**************************************************

Hayvanlarınızla iletilişim seansı almak ister misiniz?

Köpek pirelerine karşı ucuz, kolay ve doğal yöntemler

Önceki bloglarımda pire damlalarının ölümcül etkilerinden bahsettmiştim. Bu blogumda korktuğumuz, iğrendiğimiz bit, pire, kene gibi parazitlerle benim de evde uzun bir süredir kullandığım doğal yöntemlerle nasıl başedebileceğimizi anlatmak istiyorum.

Pire, kene, bit ve iç parazitler yaşayabilmek için zayıf, hasta, iyi beslenmemiş hayvanları seçerler. Pireler zaten hasta olan hayvanlara geldiği gibi, onların bozuk sağlığının daha da kötüye gitmesine yol açabilir. Ancak sağlıklı bir hayvanı hasta etmezler. Kötü kalitede, uygunsuz diyetler, stres, kötü yaşam koşulları parazit saldırılarına kapı açar. Sağlıkla ilgili kuvvetlendirme yapmadıkça pirelere karşı kimyasallarla bile savaşmak problemi çözmez. Önemli olan hayvanınızı dış parazitlere için daha az cazip hale getirmektir.

Pire tarağı ile tarayarak, banyo yaptırarak, bitkisel pire tasmaları veya doğal pire tozları ile kolayca pirelerle mücadele edebilirsiniz. Kesinlikle hayvan sağlığını etkileyen kimyasal, hormonel yöntemlere gerek yoktur.
Beslenme: İşe köpeğinizin bağışıklığını kuvvetlendirecek şekilde beslenmesini değiştirerek başlayın. Hayvanlarınıza her gün hazır mama yerine doğal, çiğ beslenme diyeti uygulayın. Bu onların bağışıklıklarını dış parazitlere karşı kuvvetlendirir. Parazitlerle savaşmada böylece %99’unu halletmiş olursunuz. Sağlıklı bir hayvanda da bit ve pire barınmaz. Pek çok çiğ beslenme taraftarı hayvanlarında pire, kene görmediklerini anlatıyorlar (Yahoogroups-Rawfeeding). Doğadaki bir sürü aslan, kaplan, kurt nasıl yaşıyor sanıyorsunuz? Bunun için çiğ beslenmeyi anlattığım hayvan beslenmesi bloglarıma bakabilirsiniz. Ayrıca İngilizce bilenler için Ian Billighurst “Give your dog a bone” ve “Grow your pup with bones” ve Anitra Frazier “The new natural cat: A complete guide for finicky Owners” kitaplarını önerebilirim.

Çiğ beslenmeyi anlattığım doğal hayvan beslenmesi bloglarıma bakabilirsiniz.

Hayvanınıza uyguladığınız diyeti bağışıklık sistemini kuvvetlendirici ek besinlerle destekleyin. Her öğünde Vitamin B kompleks (10mg dozun yarısı veya dörtte biri olarak) ve sarımsak verin. Vitamin B-kompleksi besleyici mayada bulunmaktadır. Köpeklerde her 25 kilo için günlük 1-2 diş sarımsak verilebilir. Kedilerde sarımsak zehirleyici etkiye sebep olduğundan dolayı kesinlikle verilmemeli.

İçsel pire uzaklaştırıcılar: Sarımsak hoşunuza gitmeyebilir ancak pireler de sevmezler. Köpeğiniz sarımsak yediğinde sarımsak kokusu köpeğin derisinden dışarı atılır, böylece köpek pirelere karşı cazibesini yitirir. Ayrıca Brewer’s yeast mayalı tabletlerden vererek köpeğinizi yine aynı şekilde pirelerden uzak tutabilirsiniz. (Mayanın bazı hayvanlarda alerjiye, kaşıntı ve mantara sebep olabileceği söyleniyor. Sarımsak da kediler için pek önerilmiyor. Ancak ben üzerinde kedi-köpek resmi de bulunan bu ticari tabletlerden arada kedilerime ödül amaçlı veriyorum.)

Bir tatlı kaşığı doğal elma sirkesini köpeğinizin içme suyuna atarsanız bu köpeğinizin derisini bit, pire ve kenelere karşı itici yapacaktır. Eğer köpeğiniz elma sirkeli suyu sevmiyorsa o zaman yarım sirke, yarım su karışımı yaparak aynen citrus uzaklaştırıcı gibi sprey şişesine koyarak köpeğinizin üzerine sıkın. Veya doğal elma sirkesi tabletleri kullanabilirsiniz.

Evde yapılabilecek doğal solüsyonlar: Kimyasalların köpekleriniz üzerindeki etkilerinden korkuyor musunuz? Evde kendiniz de doğal, toksin içermeyen pire uzaklaştırıcı solüsyon yapabilirsiniz.

CITRUS uzaklaştırıcı: Bir limonu dörde kesin üzerine yarım litre (2 bardak) taze kaynamış sıcak su koyun. Bir gece bekletin. Ertesi gün solüsyonu sprey şişesine koyarak köpeğinizin tüm vücuduna, kulak arkasına, kafasına, gözlerine dikkat ederek, koltuk altlarına, kuyruk ucuna kadar sıkın. Genital organlarına gelmemesine dikkat edin.

Aromaterapi uzaklaştırıcı: Baz olarak 10ml saf badem yağı üzerine 10 damla lavanta esans yağı ve 5 damla sedir ağacı yağı ekleyin. İyice sallayın. Pireleri uzak tutmak için haftada en az iki kez hazırlanan karşımdan 1-2 damla köpeğin tüm vücuduna yayın.

Kendi pire tasmanızı yapın: Köpeğinizin kumaş tasmasına ya da köpek bandanasına birkaç damla ökaliptus esans yağı, çay ağacı (tea tree) esans yağı, citronella esans yağı, lavanta esans yağı veya geraniyum esans yağlarından birini iyice sürün. Haftada bir uygulamayı unutmayın. Hazır alacaksanız bitki özlü pire tasmaları kullanın. Kimyasal içerikli tasmaları kullanmayın. Köpekler için yeşil renkli bitkisel pire tasması çoğu petshopta bulunabiliyor.

Evinizde: Pireler zamanlarının çoğunu mobilyaların kuytu köşelerinde rahatsız edilmeden bir köpek geçip de üzerine atlamak için bekleyerek geçirirler. Köpeğinizin yatağını 40 derecede sabunlu suda yıkarsanız, pireler bundan sağ çıkamazlar. Eğer son durulamaya ökaliptus esans yağı eklerseniz bu Avustralya Sidney Üniversitesinin araştırmasına göre %99 ev tozu akarlarını da pirelerin yanısıra öldürecektir.

Pire istilası durumunda evinizi 2 hafta boyunca her gün elektrik süpürgesi ile süpürün. Tekrar süpürge yapmadan bir gece önce normal sofra tuzunu köşelere ve halılara serperek bir gece bekletin. En son elektrik süpürgesinin torbasını atmayı unutmayın.

Elektrik süpürgesi kullanırken önceden torbanın içine diatomik toprak* ya da pire tasmasından bir parça kesip koyun. Ciddi pire sorunlarında elektrik süpürgesi ile süpürdükten sonra torbasını sıkıca kapatarak dışarıdaki çöpe atın, ya da torbayı yakın.

Pire istilası durumunda halılarınızı buharla temizleyin.Yerlerde, köşelerde, deliklerde diatomik toprak kulanın. Yerleri amonyaklı su ile silmek de mevcut pireleri öldürür.

Hayvanınızın yattığı yatağı ve örtülerini sabunlu su ile 40 derecede yıkayın. Bunu haftada bir tekrarlayın.

Evde ayarlanabilir bir ısıtma sistemi varsa 15 dakikalığına ısıyı 40 dereceye ayarlayın.

Hayvanınızın yattığı yatağı ve örtülerini kurutma makinesinde yüksek ısıda 15dk döndürün.

Köpeğinizin yatağına taze at kokusu olan bir at battaniyesi serin. Her ay at battaniyesini yeni at kokan bir battaniye ile değiştirin. (Bunu ata binenler uygulayabilir)

Bahçede: Pire saldırılarını önlemek için pirelerin yaygın olacağı nemli, gölge alanları iyice sulayarak ufak bir gölet yapın. Su çekilirken pireler boğulacaktır. Bahçedeki karıncalar pire yumurta ve larvalarını yerler. Karıncaları yok edecek kimyasallar kullanmayın.

Mekanik düzenekler: Bir ısı veren lamba ve altında sabunlu su dolu bir tepsiden oluşan pire yakalama düzeneği karanlık bir odaya konur, pireler sıcağa duyarlı olduğu için lambaya atlar, aşağı suya düşerler. Hazır olarak elektrikli düzenekler de internette satılıyor. Çeşitli internet sitelerinde satılan böcek uzaklaştırıcı aletlerin köpek tasmaları kullanılabilir. Ancak bunların aslında böcekler aletin yaydığı ses frekansına alıştıktan sonra işe yaramadığı söyleniyor.

Taramak: Her gün pire tarağı ile pire kontrolü yapın. Tarağa gelen pireleri sabunlu suyun içine koyun. Doğal bir pire tozu olan diatomik toprakla* tarama yapabilirsiniz.

Banyo yaptırmak: Pirelere yakalanmış bir köpeği en güzeli şampuan ile yıkamaktır. Bunun için kimyasal içermeyen doğal bir şampuan kullanın. Doğal zeytinyağlı sabun da kullanabilirsiniz. En son durulama suyuna birkaç damla çay ağacı (tea tree) esans yağı veya lavanta esans yağı ekleyin. Bunun bir alternatifi de kendi bitkisel durulama suyunuzu yapmaktır. Bunun için iki kap taze biberiye yaprağını bir litre suda 30 dakika kaynatın. Suyunu süzün, yaprakları atın ve bunu ılık su ile 4 litreye tamamlayın. Bu solüsyonu köpeğin son durulama suyu olarak kullanın. Tüm tüylerine iyice yedirin. Üzerine tekrar su akıtmayın, durulamayın, kendi kendine kurumaya bırakın. Kurutma yapılmadığı için yaz aylarında kullanıma daha uygundur.

Normal şartlarda köpeğinizi bir iki ayda bir defa bile yıkamak fazladır. Derisinde kuruluk ve koku yapar. Ancak ciddi pire istilasında her hafta yıkamak isteyebilirsiniz. Bu durumda derisindeki doğal yağları yok etmeyecek doğal bir şampuan kullanın. Yıkarken ilk önce hayvanınızın boynunu ıslatırsanız pirelerin kafa bölgesine kaçmasını önlersiniz. Yıkarken pire tarağı ile de tarayabilirsiniz.

Dikkat edilecek noktalar:Eğer köpeğiniz evdeki tüm pireleri uzaklaştırdıktan sonra tekrar pire dolu bir çevreye çıkıyorsa o zaman dışarıdaki pireler için pire uzaklaştırıcıları kullanırken onu bir süre evde tutun. Kesinlikle köpeğinizin yatağına, yattığı koltuklara köpek derisi emeceği için böcek ilacı sıkmayın. Bunun yerine kendi pire tasmanızı yapmada kullandığınız yağlardan bir sulu karışım hazırlayıp oturma yerlerine sıkın. Evde kedileriniz varsa uçucu yağları kullanmayın.

Büyük miktarlarda sarımsak aynen soğan gibi köpeklerde zararlı etkiye sahiptir. Ancak sarımsak soğana göre problem yaratan maddenin çok azını içerir. Dikkatli miktarda kullanın. Örneğin, 25 kilo köpeklerde günlük ile 1-2 diş sarımsak verilebilir.

Eğer hamileyseniz biberiyeli solüsyonu kullanırken eldiven takın, solumayın veya işlemi başkasına yaptırın.

YUKARIDA VERİLEN UZAKLAŞTIRICI SOLÜSYONLAR KEDİLER İÇİN DEĞİLDİR. PEK ÇOK UCUÇU AROMATİK YAĞ KEDİLERİ ÖLDÜREBİLİR VE SARIMSAK ONLARI HASTA EDER.

*Diatomik toprak (Diatomaceous Earth): Kedi, köpekler ve ufak hayvanlarda zararlı kimyasal içermeyen doğal bir tozdur. Pestisit içermeyen kokusuz, leke bırakmayan, işlenmemiş, fosilleşmiş alglerden oluşur. Bu alglerin mikron boyutlardaki sivri kabukları parazitlerin kabuklarına yapışarak onları parçalar ve su kaybından ölmelerine sebep olur. Diatomik toprak almak için bu linke bakın www.entoteam.com.

Kullanım şekli:
Dış parazitler için: Hayvanınızı sakinleştirin. Tarama fırçasının üzerine tozu serpin. Normal bir şekilde tarayın. Fırçanın kıllı ucunun deri yüzeyine temas etmesini sağlayarak kulaklar, ön bacaklar, karın kısmı dahil tüm bedenine uygulayın. Tozun göze kaçmamasına dikkat edin. Eğer hayvanınızda dış parazit varsa her gün kullanın. Koruma amaçlı iki haftada bir uygulayın. Yetişkin ve yavru kedi ve köpeklerin kullanımına uygundur. Yataklara ve halılara da serpebilirsiniz.

İç parazitler için: İç barsak parazitlerinde de gıda olarak tüketime uygun bir diatomik toprak iki hafta boyunca hayvanınızın öğünlerine serpilebilir. Böylece barsaklardaki parazitlerin tutunan bacaklarının kopmasına ve parazitlerin düşürülmesine yardımcı olur.

Uyarılar: Göze kaçarsa hafif sıcak suyla iyice yıkayın. Çocuklarda uzak tutun. Tozu solumayın, uygularken maske takmak isteyebilirsiniz.

Fotoğraf: Efe bahçe keyfi yaparken...

Kaynak: Frances Gavin - Canine Natural Cures
Dr. Richard H. Pitcairn – Complete Guide to Natural Health for Dogs and Cats

**************************************************

Hayvanlarınızla iletilişim seansı almak ister misiniz?

17 Şubat 2008 Pazar

Küçük Jaz'ın pire damlası zehirlenmesi sonucu ölümü

Kedi ve köpekler için kullanılan pire damlaları hayvanların ölümüne sebep olabiliyor. Bir ufak pomerian/chihuahua cinsi köpek olan Jaz'ın hikayesi de çok acıklı. Sahibi Deborah Wilson'ın mesajı bana da üye olduğum bir hayvan bakım grubundan ulaştı.

Deborah da etrafta pek çok veteriner hekimin önerdiği gibi 3 kiloluk Jaz adında bir yaşındaki köpeğinde K9 Advantix kullanıyormuş. Ancak köpeği yavaş yavaş zehirlenerek öldüğü yazıyor. Deborah, Jaz bir yaşına geldiğinde pire damlası kullanmaya başlamış.

Ürünün etiketinde 7 haftalık yavrulardan itibaren 5 kiloya kadar köpeklerde kullanılabilir yazıyormuş. Frontline, Advantage, Revolution gibi ürünler aslında böcekleri öldürmede kullanılan permithrin ve selamectin içeriyorlar. Bu her gün köpeğinize bir kaşık raid vermek gibi bir şey. Bazı damlalı ürünlerde zehir miktarı az tutuluyor ancak bu etkilerinin sadece daha uzun sürede ortaya çıkmasına yol açıyor. Tabii üretici firmalar ürünlerinin kana karışmadığını anlatıyorlar. İşin gerçeği veteriner hekimler de zehir sıvı olarak deriye verildiğinde bunun hayvanın vücut sistemine girdiğini, ve zehirlerin tamamen vücuttan atılamadığını söylüyor. Bir ay sonra tekrar zehir verdiğinizde o da vücutta depolanıyor.

Pire damlası kullandıkça, bir süre sonra zehir ciddi miktarlara kadar birikip iç organları bozmaya, kana karışmaya başlıyor ve son geliyor. Jaz’ın durumunda ise veteriner hekim görüşüne göre çok ufak bir köpek olduğu için sadece 6 dozdan sonra muhtemelen 3 senelik zehir birikmiş. Bu zehrin 3 sene boyunca aktif kalması demek oluyor. Daha büyük köpek ve kediler bu zehire daha kolay tolere edebilir ancak sonuçta uzun vadede zehir ufak ufak birikince yine aynı acı son yaşanacak.

Tabii hayvanlar yaşlanınca veteriner hekimler ve hayvan sahipleri bunun yaşla ilgili bir sorun olduğunu düşünecekler, gerçekte zehirlenme olarak gözükmeyecek. Advantix ve advantage piyasada henüz 2002’den beri yer alıyor. İlk başta etikette yazdığı gibi kaşıntı, kızarıklık, döküntü ile başlayıp sonra sanki dışarıdan bir şey yemiş de zehirlenmiş sanılan günde 2-3 defa kusma, kasılmalar baş gösteriyor. Ardından sık sık işeme, su ihtiyacında artış, halsizlik, neşesizlik, gözlerde akıntı, kanama, gribal hal gözleniyor.

Bu sorunları yaşayan Jaz’a ilk başta her türlü, kan, idrar, dışkı testlerini yapan veteriner hekimler en son olarak zehirlenmeden süphelenmişler. Buna karşı ne tip bir panzehir verileceğini bilemedikleri için daha kuvvetli antibiyotiklerle zehiri dışarı atmaya çalışmışlar. Ancak bu Jaz’ı kurtaramamış. Sonunda köpeğe ötanazi uygulamışlar. Deborah ufak köpeğini kaybettikten sonra etrafında köpek ve kedileri ölmüş 8 kişiden daha aynı haberleri almış.

Böyle durumlar ile karşılaşılmaması için ilaç firmalarının ürünleri üzerine daha ciddi uyarılar koyması, ürünlerinin bileşenlerini değiştirmeleri, acil durumlar için panzehirler hazırlamaları ve veteriner hekimlerin bu konuda daha bilgili olması gerekiyor.

Hayvan sahiplerinin de bu ürünleri mümkünse kullanmaması, ancak binlerce pire istilası gibi ciddi bir durum varsa son çare olarak bir kerelik dikkatlice kullanması, hayvanlarını ürünü kullandıktan sonra iyice gözlemlemesi gerekiyor. Tabii en güzeli bunların yerine doğal, kimyasal olmayan yöntemlerin benimsenmesidir. Öyle ki doğal sabun ve su pireleri öldürürken neden kimyasallara başvurmamız gerekiyor? Veteriner hekiminizin önermesi hayvanınızın sağlığını sizden daha çok düşündüğü anlamına gelmiyor. Tabii bu ne yazık ki ticari açıdan doğru olabilir.

İlaçları ve antibiyotikleri vitamin gibi tüketen bizler için bir sonraki blogumda hayvan pirelere karşı uygulanabilecek doğal yöntemleri anlatacağım.

Fotoğraf: Fotoğrafta uyuyan Chihuahua cinsi köpek resmini Jaz'a itafen temsilen ekledim. http://www.costumedogs.com/wp-content/uploads/2007/07/heart.jpg

Kedi ve köpeklerde kullanılan öldürücü pire damlaları

Kedilerime ilk sene geleneksel olarak pire damlası kullandım. Sonra bu böyle tek tek olmayacak sprey şişesini alayım dedim. İlk yaptığım gün beni çok kötü etkiledi, nefes borum yandı. Beni böyle etkiliyorsa acaba kedilerime ne yapıyordur dedim.

Aslında ufacık pire ve keneleri öldürmek için köpek ve kedilerimize dünya kadar zehir pompalıyoruz. Kedi ve köpek parazit mücadelesinde kullanılan kimyasalların etkileri için ilk olarak ürünün üzerinde yazanları okuyun.

Etikette eğer*;
-Tehlike-zehir (Danger-poison) yazıyorsa, bir pinçik ölümcül demektir.
-Uyarı (warning) işareti varsa, bir çay kaşığı ölümcüldür.
-Dikkat (Caution) işareti varsa, iki çay kaşığı ile iki bardak arası ölümcüldür.
-Hiç ihtar yoksa, zehirsiz kabul ediliyordur.

Şampuan, pire tozu ve pire damlalarında “zehirlidir, deri ile temastan kaçının” diyorsa o zaman nasıl hayvanlarımız için güvenli olabilir? Sonuçta deri deridir. Hayvanlar ve veteriner hekimler pire damlası uygulamalarından ve çoğu zaman inert (etkisiz) sayılan maddelerden zehirlenmeler yaşamaktadırlar. Hayvanlar yalayarak, biz de onları tararken ve severken dokunarak bu zehirleri deri yoluyla alabiliriz. Bazı kimyasal pire tasmaları ve tozları o kadar kolay yayılır ki, ciddi deri rahatsızlıklarına ve kalıcı tüy dökülmelerine sebep olabilir.

Onlarca kullanılan pire zehirlerinin net etkisi pireleri kuvvetlendirmek, bizi zayıflatmak olmuştur. Pireler çabuk üredikleri için zehirlere karşı kolay direnç elde ederler. Bu özellikle California ve Florida gibi yıl boyu sıcak kalan bölgelerde ciddi bir sorunmuş.

Bizler ise yüksek dozda aşı, antibiyotik, kortizonlu ilaçlar kullanarak hayvanlarımızın bağışıklıklarını inanılmaz derecede bozuyor, onları alerjik bünyeli yapıyor ve pire saldırılarına karşı cazip hale getiriyoruz.

Doğal ve kimyasal zehirlerin etkisi hayvanlarda hemen çıktığı gibi aylar sonra bile çıkabiliyor. Pire ilaçlarında bulunan organofosfatların maruz kalındıktan 8-14 gün sonra insanlarda sinir hücrelerinde tahribata, yanmaya, kaşıntıya, bacaklarda ve kollarda halsizliğe yol açtığı gözlemlenmiş. Henüz bu ertelenmiş reaksiyonlar tam anlaşılabilmiş değil. Bu yüzden pire damlası sonucunda hastanelere kaldırılan kedi ve köpek vakalar gün geçtikçe artıyor.

Pirelere karşı kullanılan ürünlerdeki diğer “tehlikeli” kimyasal zehirler arasında sodyum arsenat, borik asit, benzetonyum klorit, naftalin, anason yağı, xylene, sodyum creslate var. Bunlara nispeten daha az zehirli olanlar ise benzen heksaklorit, kloranil, DDD, dimethyl phthalate, depentene ve mentoller.

Kullanılan pire damlalarının etkileri
Fibronil (Frontline) – Yeni nörotoksinler, direk pirelerin sinir sistemlerini tahrip ederek etkisini gösteriyor. Pek çok zehirli etkisi var. Hayvanlarda kansere, tiroid hormonu seviyelerinde düzensizlik, kaslarda kasılma, deride ciddi rahatsızlıklara, deri döküntülerine, nefes darlığına, ciğerlerde büyümeye, düşüğe yol açıyor. Fibronil gibi methoprene, torenone, doğal pyrethin, permethrin, benzil benzoat içeren diğer damlalar da benzer yan etkiler gösteriyorlar.

Bu kimyasalların etkileri bir kere bile hayvanınıza yapıldığında sonraki jenerasyonlarda bile gözlemlenebiliyor. Seneler boyunca pire damlası yapılan hayvanların derilerinde atılamayan o kadar zehir birikiyor ki, bazı vakalarda artık yapılmasa bile zaten pire ve kene gelmiyor. Peki o zaman ne yapacağız? Sadece su ve sabunla ölebilen pirelere karşı bu kadar tehlikeli bir mücadele yerine doğal yöntemleri tercih edebiliriz. Bunu ilerki bloglarımda yazacağım.

* Kaynak: Dr. Richard H. Pitcairn – Complete Guide to Natural Health for Dogs and Cats
Fotoğraf: http://www.drsfostersmith.com/images/articles/a_8691.jpg

16 Şubat 2008 Cumartesi

Aysun anlatıyor: "Köpek korkumu nasıl yendim"

"Köpeklerden çok uzun süre korktum. Aslında önyargılıyım. Karşıma çıkan köpeğin büyüklüğüne göre korkum psikolojik olarak artıyor, korkuma hakim olamıyordum. Köpek çok sevimli bir surata sahip olsa bile…”

Etrafımızda pek çok kişide hayvan korkusu, özellikle köpek korkusu yaygınlaştı. Hatta bazı bloglardan okuduğum kadarıyla yazarlar köpek gördüğü anda yolunu değiştirip diğer sokağa giriyormuş. Hayvanları çok seven, tanıştığımız zamanlardaki köpek korkusunu yukarıdaki cümleler ile anlatan sevgili arkadaşım Aysun da kendi çabaları ile bu korkusunu yenmeyi başardı.

Aysun'un hayvan sevenler altında bir tane blogu bir de milliyet blog için bir röportajı var.

Aysun şimdi milliyet blog aracılığıyla köpek korkusunu nasıl yendiğini sizinle paylaşmak istiyor.

“Eskiden dayanamayıp sokaktan yavru köpek almış birkaç gün bakmışlığım vardır. Ancak annem karşımızdaki ilkokuldan çocukların gelip köpekleri rahatsız etmesini bahane edip onları verdiriyordu. Dolayısıyla büyük köpek bakma, onları anlama ve tanıma şansım olmadı.Köpek korkumun temeli lise zamanlarında yaşadığım bir olaya dayanıyor.

Bir gün dışarıda okuldan eve yürürken sokak arasında başıboş köpeklerle karşılaştım. Onlar birbirleriyle didişip havlarken ben de sokağa dalmışım. Henüz ne olduğunu anlayamadan köpekler bana havlamaya başladılar. O sırada çok korkmuştum, üzerime gelmeye başladılar. Öyle bir tabanları yağlayıp koşmuşum ki o panikle bu olaya dair fazla bir şey hatırlamıyorum. Ancak bu karşılaşmanın etkisi yıllar boyunca üzerimde kaldı. Bilincimde silmeye unutmaya çalıştım, şimdi düşününce yaşadıklarım parça parça aklıma geliyor.

Mantığım bu korkunun yersiz olduğunu ve yenmem gerektiğini söylüyordu. Kötü şeyleri silip yerine yaşanan güzel deneyimleri koymaya başladıkça yersiz korkuları yenmek daha kolay oluyor.

Korkumu yenmek için küçük bir yavru köpek sahibi olayım, yavaş yavaş büyüyeceği için onun her anını yaşar alışırım ve böylece büyüdüğünde büyük köpeklere alışmış olurum diye aklıma bir fikir geldi. Benim köpeğim olduğu için bana zarar vermez diye düşünüp rahatlayacaktım. Ancak köpekler ciddi bakıma ihtiyaç duyuyorlar. Bir de bahsettiğim gibi evin karşısındaki ilkokulun çocukları çomakla bahçedeki hayvanları devamlı rahatsız ettiği için köpek çocuklara zarar verir diye vermek zorunda kaldık. Tabii bu plan yarım kalıp devam edemeyince korkuma faydalı olamadı.

Köpek korkumu söylediğim arkadaşlarım korkuma dair pek çok şey denediler. Kocaman köpeklerini tasmalarından sıkıca tutup zorla sevdirmeye çalıştılar. Ancak en mantıklı ve kolay yöntemi seninle paylaştıklarımız oldu.

Sen bana ilk önce köpeklerin davranışlarını anlamam gerektiğini öğrettin. Sonra köpeğin Efe’yi bana yavaş yavaş uzaktan tanıttın. Senin Efe ile nasıl oyun oynadığını izlerken aslında senin üzerine atlamasının tamamen oyun enerjisi olduğunu gördüm. Büyük bir köpek ile korkuma hakim olup, bu korkuyu yenme anımı da yine birlikte yaşadık. Efe bahçede yuvasının olduğu yerde çitin arkasındaydı. Yanımıza kadar gelmişti, ben de her an eve kaçabilecek şekilde kapıda duruyordum. Derken ilk önce sen elini uzatıp Efe’yi sevdin. Eşin Volkan ve senin ‘hadi elini uzat, sen de sev’ ısrarlarınıza dayanamayıp kendimde yıllar sonra ilk defa bu gücü buldum. Zaten senin olası bir durumda Efe’yi komut vererek uzaklaştıracağını biliyordum. Cesaretimi toplayıp elimi çitlerin arasına soktum. Dev kurt köpeğinin kafasına, derken boynuna dokundum. Hatta dediğin gibi bir güzel mıncıkladım. Efe’ye dokunup sıcaklığını, tüylerinin yumuşaklığını hissettim. Gözlerindeki sevgi dolu bakışlar beni çok etkiledi. Ne kadar tatlıymış diyerek korkumu bu ilk dokunuş sayesinde yenebildim.

Şimdi ilk korkuma sebep olan olayı düşünüyorum da belki o köpekler bana havlamıyorlardı. Ben sadece onların münakaşalarının ortasına bilinçsizce dalmış, zaten hırslanmış olan hayvanların ilgisini kaçarak üzerime çekmiştim. Belki beni kovalamaya bile istekleri yoktu. Sadece bölgelerini korumaya çalışıyorlardı. Köpeklerin davranışlarını düşündükçe o ana tekrar gitsem şimdi bu korkumu yaşamam, sakince yolumu değiştirip uzaklaşırım diye düşünüyorum.

Köpek korkumu yendiğim günden beri bunun pratiğini yapmaya kendim devam ettim. Artık bir köpekle karşılaşınca gereksiz korku ve panik yapmaktan vazgeçtim. Ani hareketlerde bulunmuyorum, daha rahatım ve sevebiliyorum. Hatta bazen gaza gelip bir köpek sahibi olsam mı diyorum?

Resimde en son Ağva’da kaldığımız otelin köpeği ‘Nermin’in yanında uzanmış onu seviyorum. Aslında ismi Çomar ama ben ona dişi olduğu için Nermin ismini daha çok yakıştırdım.

Köpek korkunuzu yenmek için size tavsiyem ilk önce köpekler hakkında okuyarak başlamanızdır. Herkesin köpek korkusunu benim gibi yenebilmesini diliyorum.”

Sokak köpeklerinin yanından geçerken ve Köpeklerin beden dili işaretleri bloglarımı okuyabilirsiniz.

Kediler hakkında bilmedikleriniz


Kedileri sevenler, sevmeyenler ya da onlardan korkanlar var. Ancak kediler hakkında bu bilgiler onların gizemli doğası hakkında ilginç yönlerini ortaya koyuyor...

* 1950 yılında dağcıları izleyen İsviçreli bir kedi dağcılarla birlikte Alplerin zirvesine (4.478 metre) çıkmıştır.

* Kediler karanlıkta insanlardan 6 kat daha iyi görürler.

* Kedilerin bıyıkları çevredeki hareketlere karşı son derece duyarlıdır. Ani bir hareket hemen bıyıklar tarafından algılanır. Görmeyen kediler etrafta sanki görüyor gibi dolaşmalarını da yine bıyıklarına borçludurlar.

* Dünyada 33 farklı ırktan çoğalan 500 milyonun üzerinde evcil kedi bulunmaktadır.

* İngilizce'de "cat", Fransızca'da "chat", Almanca'da "katze", İspanyolca'da "gato", İtalyanca'da "gatto", Japonca'da "neko" "kedi" için kullanılan kelimedir.

* Kediler 185 derecelik bir görüş açısına sahiptirler.

* 1949-1964 yılları arsaında Britanya Pasaport Dairesi'nde çalışan Peter isimli kedi kadrolu personel arasındaydı ve yılda 6.5 sterling ücret alıyordu.

* Kedilerin köprücük kemikleri olmadığından kafalarının sığabildiği her yerden geçebilirler.

* Bir kediyi okşamanın kan basıncını düşürdüğü bilimsel olarak ispatlanmıştır.

* Kedilerin duyma yetileri köpeklerden ve insanlardan daha güçlüdür. Bu yüzden kedinize bağırarak konuşmanız anlamsızdır, kedilerle fısıltı gibi yumuşak ve kısık bir sesle konuşulması çok hoşlarına gider.

* Londra'da bir stadyumda "görevli" bir kedinin 6 yıl içinde yaklaşık 12.500 adet fare avladığı rapor edilmiştir.

* Bir yavru kedinin sağlıklı bir yetişkin olabilmesi için en azından 3 ay boyunca annesi ile birlikte kalması gerekir. Böylece annesinin vereceği sosyal disiplini de alarak daha uyumlu ve söz dinleyen bir kedi olur.

Bu blogu beğendiyseniz kediler ile ilgili kedilerin beden dili bloglarım da ilginizi çekebilir.

13 Şubat 2008 Çarşamba

Çiğ beslenme için hazırlık, saklama ve temizlik

Kedi ve köpeğinize öncek bloglarımı okuyup çiğ beslenme uygulamaya karar verdiniz. Aşağıda pratik hazırlama, saklama ve temizlik yöntemlerine değinmek istiyorum.


Çiğ besinlerin hazırlanma ve saklanma yöntemi
İlk önce kendinize güvenilir, etleri taze ve ekonomik olan bir kasap bulun. Böylece birkaç haftalık ihtiyacınızı topluca alabilirsiniz. Sonra buzdolabınızın derin dondurucusunda etler için büyük bir yer açın. Kasaptan veya marketten ucuzlukta alacağınız etleri günlük porsiyonlara bölüp ufak torbalar içinde buzdolabında dondurun. Etlerin -25 derecede dondurulduğunda parazitlerin öldüğüne dair bir görüş hakim. Ben de aylardır bu beslenmeyi uygulamama rağmen henüz bir içsel parazite rastlamadım. İşin gerçeği sağlıklı hayvanlarda parazit olmuyor. Zaten vereceğiniz etler insanların tüketimi için paraziter kontrolden geçmiş olarak geliyorlar. Siz yine de dondurun. Ben tavuk etlerini en az bir gün, balıkları da en az 5 gün dondurmalı, sonra vermeli diyorum.

Etlerin ne oranlarda hazırlanacağına dair şu blogumu okuyabilirsiniz.

Eğer oranlar kafanızı karıştırıyorsa o zaman Bill Carnes'in çiğ beslenmenin kurallarında anlattıklarını şu blogumdan takip edin.

Hayvanınızın günlük ihtiyacı kafa boyutuna yakındır. Kafasından daha ufak parçalar halinde poşetlere koyarak etlerinizi dondurun.

Sabah vereceğiniz öğün için poşeti gece yatmadan önce dışarı çıkartın. Sabah erimiş bir halde verebilirsiniz. Eğer elinizle düzleştirerek saklamışsanız etler 2-3 saatte çözülür, büyük parça etler 10-12 saatte çözülür. Köpekler soğuk yemek yemeye pek sorun çıkarmazlar ancak kedilerin midesi hassas olabiliyor. Eğer geceden çıkartmamışsanız, bir kap içine yarım sıcak su, yarım musluk suyunu koyup donuk etin poşetini 10 dk bekletin. Pişecek kadar uzun beklemesine izin vermeden erimiş, ılık haliyle verin. Eti ve kemiği pişireceği için asla mikrodalga fırında eritmeyin. Pişmiş kemikler elastikiyetini kaybedeceği için kıymık şeklinde kırılırlar, tehlikeli olabilir. Yenmeyen ya da geri kalanları tekrar buzdolabına koyarak bir sonraki öğünde tekrar ısıtarak verin. Donmuş etin üzerine musluk suyu akıtarak eritmek de bir yöntem ancak çok su harcadığı için tavsiye etmiyorum.

Erimiş etin üzerinde bakteri oluşumları et bekledikçe artar. O yüzden eti eridikten kısa süre içinde hayvanınıza verin. Ancak bakterilerden korkmayın. Hayvanlarınızın mide asitleri tüm bakterileri sindirecek kadar kuvvetlidir. Kuru mamalarda çiğ etteki bakterilere göre çok daha fazla bakteri üremesi vardır. Düşünsenize raf ömrü yıllar olan bir besin, açıldıktan sonra bir iki ay içinde tüketin diyor. Hayvanlarınızın kuru mama yediklerinde ve diş taşlarından dolayı ağızlarında daha fazla bakteri oluştuğunu bilin. Amerika’da zaman zaman kuru ve ıslak mamada bulunan salmonella’dan etkilenen hayvanların haberleri oluyor. Muhtemelen bizde de oluyordur. Tabii bunun sebebi hem kuru mamanın bakteri içermesi, hem de hayvanın beslenme şeklinden dolayı mide asitlerinin ve bağışıklığının zayıf olması.

Diğer bir taraftan da köpekler beklemiş ve kokan etleri hiç bir sıkıntı duymadan yiyebilirler. Çiğ beslenme listesindekilerin anlattıklarına göre büyük bir eti bir iki gün buzdolabında bekletirken parça parça hayvanlarına verenler, yenmeyenleri tekrar buzdolabında bekletenler oluyormuş. Bazı kişiler de köpeklerin bahçede gömdükleri kemikleri sonradan çıkartıp tekrar yediklerini anlatıyorlar. Ancak kediler için bu geçerli değil. Kedilerin burunları zamanı geçmiş ete karşı çok hassastır. Eskimiş eti yemek istemeyebilirler. Kedilerinize yeni erittiğiniz taze, oda sıcaklığında eti yedirin.

Ben evde günlük iki kedilik poşetler hazırlıyorum. Poşetin yarısının sabah, geri kalanını gün boyunca buzdolabında bekletip akşam vakti sıcak suyun içinde ısıtarak veriyorum. İki kedim de hevesle yiyorlar.

Çiğ beslenme uygularken etrafı temiz tutmak
Çiğ beslenmeye geçeli mama kapları kuru mama verdiğim zamanlara göre çok daha temiz oluyor. Aslında biz farketmeden kuru mamanın kabı belki bir iki hafta yıkanmadan bekler ve bakteri üremesi olur. Ancak her gün yıkanan beslenme kapları bakterileri uzak tutacaktır.

Kedi ve köpekler genellikle 1-2 metrekarelik bir alanda yiyeceklerini tüketirler. Hayvanınızı ev içinde besliyorsanız yemek tabağının altına silinebilir bir örtü veya sık sık yıkayabileceğiniz büyükçe bir havlu serin. Her yemekten sonra sabunlu su ile tabağını yıkayın. Yerlere bulaşmışsa yerleri de sabunlu su ile silin. Kediler tabaklarından çiğ besinleri biraz kenara alıp yemeyi severler. Köpeklere ise oturduğu yerde yemesini öğretebilirsiniz. Eğer dışarıda besleyecekseniz bahçenizde çimenlerin üstünde de yemeğini verebilirsiniz.

Etleri hazırladıktan sonra tezgahı ve kapları temizlemek için iki sprey kutusu alın. Birinin içine %3’lük oksijenli su (Hidrojen peroksit), ötekine de beyaz sirke koyun. Tezgaha ilk önce birini, sonra ötekini sıkarak bir süre bekleyin ve silin. Sprey sırası önemli değil. Bu ikisi tüm bakterileri yoketmede oldukça etkili kimyasa içermeyen doğal bir yöntemdir.

Et ve kemikleri tuttuktan sonra elinizi sabunlu su ile yıkamayı unutmayın.

Eh artık bu kadar bilgiden sonra çiğ beslenmeyi hayvanlarınızda deneme sırası sizde :) Tüm hayvan sahiplerine ve kedi ve köpeklerine mutlu, uzun ve sağlıklı bir yaşam dilerim :) Haberlerinizi bekliyorum.

En basit kurallarla çiğ beslenme, siz de yapabilirsiniz

Çiğ beslenme ile ilgili önceki bloglarımız okuduysanız, kafanız karışmış olabilir. Aslında çiğ beslenmenin kuralları çok basit. Çiğ beslenme yahoogrubundaki üyelerden kedi ve köpeklerini 2002 senesinden beri bu yöntemle besleyen Bill Carnes yeni başlayan üyeler için oldukça kolay kurallar hazırlamış. Fazla detaya girmeden yazayım:

Köpek ve kedinizi çiğ beslenme ile beslemek için fazla bir bilgiye gerek yoktur.


1. Çeşitli hayvanların çiğ et, kemik ve organları ile besleyin.

2. Çeşitli hayvanların parçalarını dönüşümlü olarak besleyin.

3. Köpeğinizin veya kedinizin dışkısı fazla yumuşak ise:
a. Daha fazla kemik verin.
b. Daha az yağ verin.
c. Daha küçük miktarlarda bunların karışımını verin.

4. Köpeğinizin veya kedinizin dışkısı fazla sert veya kabız ise:
a. Daha az kemik verin.
b. Daha fazla organ eti verin veya ikisini de yapın.

5. Büyük parçalar ile besleyin.

6. Fazla yüzdeler, oranlar, ağırlıklar ve ölçülere kafanızı takmayın. Eğer kural 2’yi uygularsanız her şey zaman içinde dengeye girecektir.

7. Eğer köpek veya kediniz şişmanlıyorsa, daha az besleyin.

8. Eğer köpek veya kediniz zayıflıyorsa, daha fazla besleyin.

9. Eğer köpek veya kediniz bir besine karşı alerjik reaksiyon veriyorsa o besinle beslemeyin.

10. Köpeğinizin aslında sebze, meyve, yemişler veya tahıllar ile beslenmesine gerek yoktur. Köpek ve kediler etoburdur ve sadece et, kemik ve organlara ihtiyaç duyarlar.

11. Eğer köpek ve kediniz belli bir hayvan türünü yemeyi sevmiyorsa, zorlamayın. Önemli olan çeşitliliktir, her türden beslemek değil.

İşte Bill Carnes’e göre çiğ beslenmenin abc’si. Gerisi detay.Bill Cares’in İngilizce sitesinde hayvanlarının resimlerini ve anlattıklarını incelemek isteyenler için linke tıklayın.
Fotoğraf: Abby - Bill Carnes http://www.skylarzack.com/

12 Şubat 2008 Salı

Çiğ beslenmenin faydaları ve beslenme miktarı

Çiğ beslenmeye geçeli aşağıdaki değişimleri bizzat kedilerimde gözlemliyorum.

Su ihtiyacında azalma: Kuru mama midede şiştiği için çok su içirtirken, çiğ et içindeki su bu ihtiyacı azaltır.

Dışkı miktarınında azalma: Normalde kuru mama vücuttan yaklaşık 14 saatte atılırken, çiğ besinler hızlı sindirilir, büyük oranda öğütüldüğü için hayvanın dışkısı ufak ve kokusuz olur. Kuru mama ile beslenirken evin en ucundan bile kokuyu duyardım, şimdi ancak kumlarına baktığımda dışkıları farkediyorum.

Vücut kokusunda azalma: Köpeklerin aşırı kokusunu azaltır. Koku deri problemlerinden kaynaklanır. Sağlıklı bir beslenme ile bunlar giderilir. Kedilerin ise çişleri, dolayısıyla kumları daha az kokar. Benim kedi odasındaki kokuda büyük azalma oldu.

Diş taşlarında azalma: Çiğ kemikler sayesinde kuru mama artıklarını dişlerde oluşturduğu tartar azalır. Eti çiğnerken diş etlerine masaj olur. Bir süre sonra hayvanınız bembeyaz dişlere sahip olur.

Günlük ne kadar beslemeliyim?

İlk önce kedi veya köpeğinizin kaç kg geldiğini ölçün. Ben kedim ile birlikte tartıya çıkıp kendi kilomu düşüyorum. Büyük köpekler de veteriner hekimler tarafından tartılabilir.

Bir kedi veya köpeğin günlük çiğ besin ihtiyacı et ve kemikler birlikte ağırlığının yaklaşık %2-3 oranına denk gelir. Yetişkin hayvanınızın kilosunu sabit tutmak için % 2, zayıflatmak isterseniz % 2’den daha azı yeterli olacaktır. Kilo almasını isterseniz de % 3. Büyümekte olan yavrular, ufak köpekler, dev cinsler, hamile hayvanlar veya çok aktif köpekler için bu oranı %4-5 ve üstünü düşünebilirsiniz. Hacimsel olarak hayvanın bir günlük öğünü kafasının boyutları kadardır. 4.5-5kg gelen aktif bir kedinin günlük ihtiyacı 150gr kadardır. Yeme miktarları aynen insanlarda olduğu gibi hayvanın metabolizmasına da bağlıdır. Kimisi daha az yer, kimisi daha çok yer. Yaklaşık 25 kg gelen bir köpek için de günlük beslenme miktarı 500-750gr arasındadır.

Fotoğraf: Çiğ beslenme uygulanan bir pittbull terrier. http://spbr.org/Public/Pictures/website_spbr/thorfishin250.jpg

Çiğ beslenmenin temel oranları nedir?


Aşağıdaki oran çiğ beslenme genel ilkelerini yansıtıyor:
-% 80 Et (Kas, yağ, deri, doku, eklem, yürek, dil)
-% 10 Kemik (Vitamin D)
-% 5 Karaciğer (Vitamin A, dikkat akciğer değil)
-% 5 Organ eti (barsak, yürek ve dil dışındaki diğer organ etleri)
-Somon balık yağı (Günlük 500-1000mg omega-3)

Ben kedilerime sadece pişmemiş çiğ et, tavuk, ciğer, organlar, kabuklu yumurta, tuzsuz peynir, yoğurt, balık yağından oluşan bir diyet uyguluyorum. Pişmiş besinlerin besleyici değerleri azdır.

Ancak eğer illa çiğ beslenmenin yanında ödül olarak pişmiş ev yemeklerinden de vermek isterseniz oranlarınızı aşağıdaki gibi güncelleyin.

-% 50-60 Kemikli etler (tavuk, kuzu, dana, domuz, balık, tavşan, av hayvanı eti vb.)
-% 10-15 Aynı hayvanların etleri (yürek, dil, kas, deri, doku, yağ vb.)
-% 10-15 Sakatat organ etleri (% 5 ciğer, geri kalanı böbrek, mide vb.)
-% 10 ev artıkları (domates, salça ve soğansız)
-Somon balık yağı (Günlük 500-1000mg omega-3)

Bu oranlar çiğ beslenmenin temellerini oluşturuyor. Oranların toplamı %100’e denk geliyor. Hesabınızı bir mutfak tartısı alıp 100gr üzerinden yapabilirsiniz. Çiğ beslenme ile ilgili bloglarım devam edecek...

Kedi köpeğinizin daha sağlıklı ve uzun yaşaması için doğal beslenme


Kim hayvanının uzun ve sağlıklı yaşamasını istemez ki? İlk köpeğimi bir çok aşı ve ilaç sonucu zayıflıktan kaybettikten sonra tekrar köpek aldığımda neyi daha iyi yapabilirim diye düşünmeye başladım. İlk başta aşılarını tam, pire ilaçlarını düzenli yaptırıp kuru mama ile beslerken okuduğum yeni bilgiler bunun aslında pek de iyi olmadığını anlatıyordu.

Beslenmenin sağlıklı ve hastalıklara dirençli hayvanlar üretmedeki rolünü ilk anlayanlar hayvan yetiştiricileri ve aktivitecileri olmuş. Artık hayvan sahipleri arasında köpeklerin çiğ besinler içeren doğal bir diyetle beslenmesinin en iyi sağlığı ve iyi çalışan bağışıklık sistemini oluşturacağı inancı yaygınlaşıyor.

Eğer çiğ beslenme hayat şeklinize uygun değilse o zaman holistik kuru veya ıslak mamalar arasından seçebilirsiniz. Ancak bu tip mamalar henüz Türkiye’de yaygın değil. Sadece bir e-ticaret sitesinde holistik diye nitelendirilen ıslak hayvan mamasının satıldığını gördüm. Holistik mamaların özelliği insanların yiyebileceği kalitede et, enzimler ve probiyotikleri içermesi. Tüm kuru mamalar aynı özelliklere sahip değildir. Bazı üreticiler köpek sindirim sistemine uygun olmayan et ve türevlerini kullanmaktalar. Çiğ beslenmeye geçmeden önce en sağlıklı ve doğal kuru mamayı bulmaya çalıştım. Bulamayınca bir mama ithalatçısına yurt dışında getirmelerini teklif ettim. Verdiği cevap ise tahmin edebileceğiniz gibi "Türkiye'de organik besinleri insanlar kendilerine bile almıyorlar, bu mama iyi olsa bile daha pahallı olacağından alıcısı pek olmaz" dedi. Bir de siz getirtin biz satalım demez mi! Ben de bu durumda kafamı çiğ besinlere daha fazla yormaya başladım.

Kuru mamalardaki karbonhidrat dolgusu
Pek çok kuru mama üreticisi protein kaynağı olarak tahılları kullanıyor. Köpekler etoburdur. Tahıllar ise köpekler için bir numaralı hastalık ve alerjilere yol açan bir protein kaynağıdır. Merck Veterinary Manual’a (Merck Veteriner Hekimlerin El Kitabı) göre “Köpeklerin karbonhidrat diyeti ile beslenmesinin bir zorunluluğu yoktur”. Köpek beslenmesinde tahılların yeri yoktur. Tahıl yerine insanların yiyebileceği kalitede ete ihtiyaçları vardır. Tahıllar ayrıca vücutta kanseri beslediği bilinen glukoza dönüşürler. Ucuz dolgu maddesi olduğu için %100 et ve kemik yerine karbonhidrat hazır mamalara katılıyor.

Bu durumda çiğ beslenme ile ilgili daha çok bilgi edinmenizi öneririm. Hayvanlarınıza karbonhidratlı besinler yerine protein ağırlıklı bir beslenme uygulamanız, ileride onların kanser, böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına yakalanmalarını önler. Ne yazıkki yahoo çiğ beslenme grubunda geçmişte hayvanlarını kaybetmiş pek çok üzgün hayvansever yaşadıklarını paylaşıyor. Kimisi 20-30 senedir kuru mama ile beslemiş, doğalı sonradan keşfetmiş ve yeni hayvanlarını mümkün olduğu kadar aşılar, kimyasal paraziter ilaçlar ve ticari mamalardan uzak yetiştirmeye çalışıyor.

Bu aslında hızla kirlenen dünyamızda pek çok kişinin de hayatını, yediklerini, yaptıklarını doğallaştırmasına benzetilebilir. Doğal olanı seçersek doğal olmayan sonuçları önleyebiliriz. Çevreye karşı bilinçli olursak daha sağlıklı bir bedene sahip olabiliriz. Her şey birbirine bağlı...

Efe'nin hikayesi: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=81503
Fotoğraf: Çiğ beslenme uygulanan harika bir Rottweiler. http://i71.photobucket.com/albums/i145/fosters211/the%20pawz%20cauze%20photos/SarasRotti.jpg

10 Şubat 2008 Pazar

Etoburlar için doğal ve çiğ beslenme -2-

Etoburlara yönelik en doğal beslenme olduğunu düşündüğüm "çiğ beslenme" üzerine yazılarım devam ediyor. Kedi ve köpeklerde çiğ beslenme (raw feeding) pek çok sağlık problemine iyi geldiği gibi yüksek performans beklenen köpekler için en iyi diyettir.

Neden çiğ besinlerle beslemeli?
Günümüzde köpeklerini kanser ve kronik rahatsızlıklar sonucu kaybeden pek çok hayvan sahibi köpeklerini doğal bir yöntem olan çiğ beslenmeye geçiriyor. Bunlarda biri de Amerikalı Köpek eğitimcisi Laura Gibson (http://furrstplace.com/dog-nutrition.html). Doğru beslenme bağışıklığı kuvvetlendirdiği gibi köpeklerin doğal olarak hastalıklar, kene, pire, manga, kimyasal ve çevresel etkilere karşı savaşmasını sağlıyor. Laura’ya göre insan yemeği kalitesindeki organik etler (koruyucu ve katkı maddeleri, hormon ve antibiyotik içermeyen) bağışıklı sisteminin doğru çalışmasını sağlıyor. Köpek beslenmesinde ette bulunan enzimler, probiyotikler ve prebiyotikler oldukça önemli bir yere sahip.

Avustralyalı Veteriner Hekim Dr. Ian Billinghurst, Amerikan halkında çiğ beslenme konsepti konusunda farkındalık yaratan ilk kişidir. İlk BARF ismini kullanan ve bunu bir marka haline dönüştüren kişidir. Şu an bu terim pek kullanılmıyor, daha çok “çiğ beslenme” olarak geçiyor. Takipçileri çiğ beslenmede pek çok farklı terim kullanıyorlar ancak sonuçta doğa ananın etoburları yarattığı şekilde besliyoruz.

Çiğ beslenmenin faydaları nelerdir?
-Hayvanınızın ne yediğini kontrol edersiniz.
-Sağlıklı hayvanlar, daha az veteriner masrafı çıkarırlar.
-Dengeli enerji: “hiper” hayvanlar sakinleşir, halsiz olanların enerjileri artar.
-Doğal olarak bembeyaz temiz dişler.
-Küçük, nerdeyse kokusuz ve çabuk dağılan dışkılar.
-Ticari mamalarda bulunana göre daha az kimyasallara maruz kalma.
-“Köpek” kokusunda azalma ve temiz kokan ağız.
-Sıkça, davranış bozukluklarının ve fiziksel eğilimlerin düzelmesi.
-Henüz kanıtlanmamış ama çok daha düşük oranda şişkinlik.
-Yüksek kalite diye nitelendirilen kuru mamalara yakın veya daha ucuz maliyet.

Çiğ beslenme taraftarları o kadar mutlular ki sonuçlara bakınca eğer veteriner hekiminiz sizinle aynı görüşleri paylaşmıyorsa o zaman siz de başka bir veteriner hekim bulun diyorlar. Ben de bu konuyu araştırırken birkaç yıl önce Türkiye’de de insanların tartıştığı çiğ beslenme üzerine Pan Pet Kliniği Veteriner Hekimi Hakan Bey’i buldum. Kendisine telefonda anlattıklarımı ilgiyle dinledi ve beni tanımamasına rağmen önerilerde bulundu. Kliniğin sitesinde çiğ beslenmenin bir akımı olan BARF (Bones and Raw Food) üzerine sitelerinde yazıları da var. Bu yazılara diğer bloglarımda tekrar yer vereceğim.

Çiğ beslenmenin zorlukları nelerdir?
Çiğ beslenme aslında kendinizi ve ailenizi beslemekten daha zor değildir. Birkaç jenerasyondur ticari evcil hayvan maması üreticilerini dediklerini dinleyerek büyüdüğümüz için bu tip beslenmeyi anlayamayacağınızı düşünebilirsiniz. Bunu etoburları beslemenin gerekliliklerini öğrenerek ve elimizdeki tercihleri inceleyerek aşabilirsiniz. Bunun için çiğ beslenme konusunda bulabildiğiniz kadar bilgiyi, kitabı okumanız, e-grup listelerine üye olmanız, çiğ beslenme uygulayan diğer hayvan sahiplerinin deneyimlerini dinlemeniz sizin için faydalı olacaktır.

Hayvanınızın beslenme şeklini değiştirmeye karar verdikten sonra yiyecek temin edeceğiniz kaynakları belirlemeniz ve hayvanınızın büyüklüğüne göre bir derin dondurucu edinmeniz gerekli olabilir.Buna ek olarak, bunu etrafınızda uygulayan ilk kişi iseniz, her zaman size iyi niyetlerinden fakat yanlış bilgilerinden dolayı fikrinizi değiştirmeye çalışacak aile bireyleriniz, arkadaşlarınız ve veteriner hekiminiz olacaktır. En güzeli benim de yaptığım gibi işi doğanın eline bırakıp başkalarına söylemeden değişikliği yapmaktır. Bir kere hayvanınızdaki pozitif değişiklikleri görünce çiğ beslenme hakkında daha az negatif yorumda bulunacaklardır. Mesela benim eşim aylarca bu konuyu okuduktan sonra kedilerimizi çiğ beslenmeye geçirmek istediğimde benim onlara zarar vereceğimden, alıştıkları düzeni bozmanın iyi olmayacağından bahsetmişti. Sonuçta okuduğum ve inandığım binlerce satır boşa gitmeyecekti. E-gruptaki diğer taraftarların da desteği ile dönüşümü başarı ile tamamladık.

Kemik ve çiğ besinler mi?
Bize her zaman kemiklerin, özellikle tavuk kemiklerinin evcil arkadaşlarımıza verebileceğimiz en kötü yiyecek olduğu söylenmiştir. Bu bilgi kendi yemeğimizi pişirip yemekten arta kalan kemikleri de hayvanlarımıza vermekten geliyor. Pişmiş kemikler kurur, elastikiyetini kaybettiği sindirim yolunca iç organları çizen sivri kıymık gibi parçalara bölünür. Çiğ, etli kemikler yumuşak ve esnektir. Siz de denediğinizde benim gibi etobur çenesinin nasıl kemikleri kırmak için yaratıldığını görüp hayran kalacaksınız. Kedim Boncuk kocaman tavuk kemiklerini büyük bir ustalıkla aynen çekiçle vurulmuş gibi kırıyor, sonra da bir güzel yutuyor. Hele kurt köpeğim Efe donmuş kuzu kemiklerini 10 saniyede paramparça edip yok ediyor. Bir de aynı kemiği öğütücüde deneyin, an az 5 dakika sürecektir. Kedi ve köpekler kesinlikle doğa ana tarafından bu şekilde yemek için yaratılmışlar.

Peki salmonella, toksoplazma ve diğer bakteriler ne olacak?
Bakteriler her yerdedir. Her tarafımızda bakterilerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Kedi ve köpeklerin sindirim sistemi insanlara göre daha kısa ve barsakları boğumsuz olduğu için bakteriler henüz çoğalmadan onları sindirmeye adapte olmuştur. Salmonella ve toksoplazma tavukta bulunur ama aynı zamanda sebzelerde, tezgahınızda, yerlerde, arka bahçenizde, sokakta, parkta ve diğer yerlerde de bulunur. Tezgahınızı her zaman sabunlu su ile yıkayarak yemiz tutun ve dikkat edin. Etleri tuttuktan sonra elinizi iyi yıkayın. Yiyecekleri her zaman nasıl hazırlıyorsanız aynı şekilde devam edeceksiniz.

Çiğ beslenme güvenli midir?
Hayatın kendisi güvenli değildir. Tüm seçenekler belli bir risk taşır. Kuru mama yerken boğazına mama takılara ölen veya kemikler boğazında kalan hayvanlar duymuşsunuzdur. Çiğ beslenme hayatta diğer şeyler ne kadar güvenli ise o kadar güvenlidir. Hayvanlarınızı her zaman beslerken göz önünde tutun ve onların içgüdülerine güvenin. İlk başta nasıl yemelerini bilmeyebilirler, kusup tekrar çiğneyebilirler ancak zamanla onlar da dikkatlice kemikleri ve etleri yemeyi öğreniyor.Bir seferinde Maviş yediklerini henüz adaptasyon döneminde iki santimlik bir kemik kusmuştu. Kemiğin uçlarının aynen tahta gibi nasıl yumuşamış olduğunu görünce çok şaşırmıştım. Hele unufak olan dışkılar gördüğünüzde daha çok şaşıracaksınız. Sonraki beslenme blogumda çiğ beslenmenin yöntemini anlatacağım.

Kaynak: Betty Lewis, RVT, Dr. A.N. http://home.earthlink.net/~pawsreflect/nutrition.html
Fotoğraf: Kedim Maviş tavuk etlerini keyifle yiyor.

Etoburlar için doğal ve çiğ beslenme -1-

Kısa süre önceye kadar zoologlar köpekler ile kurtları farkı türler olarak değerlendiriyordu. D.E. Wilson ve D.A.M Reeder tarafından yayınlanan Dünyanın Memeli Hayvan Türleri, Taksonomik ve Coğrafi Referans kitabında (Mammal Species of the World, 1993, Smithsonian Institution ve American Society for Mammalogists) artık iki tür arasında bir fark olmadığı resmi olarak da kabul ediliyor. Evcil köpeklerimiz de bir çok yönden kurtlara benzediği için kurtların beslenme modeline göre köpeklerin beslenmesinden bahsedeceğim. Köpeklere hitafen yazılmış bu yazıdakiler kediler için de geçerlidir.

Hazır mamalarla ilgili sorun nedir?
Hazır mamaları hayvanlar için uygunsuz yapan nokta onların pişirilmiş olmasıdır. Doğada yemeğini barbeküde pişirerek yiyen hayvan yoktur! Yiyeceklerin ısısı 48 derecenin üzerine çıktığında içeriğindeki bütün enzimler ve pek çok besin kaybolur. Buna ek olarak, kuru mamalar ufak parçalar halinde hazırlanmak için ekstrüder makinesinden geçerler. Bu işlem için de en az %40’ının tahıl olması gereklidir. Tahıllar bir yana, kedi ve köpeklerin karbonhidratla beslenmesinin gerekli olduğuna dair bir bilimsel rapor yoktur.*

*Karbonhidratlar
“Kedi ve köpekler için gerekli olduğu bilinen minimum karbonhidrat miktarı yoktur. Köpeklerde ve diğer türlerde yapılan araştırmalarda kedi ve köpeklerin karbonhidrat içermeyen, yeterli yağ ve protein içeren bir diyetle beslendiklerinde gereken metabolik glukozun oluşturulabildiği bulunmuştur.” The Waltham Book of Dog & Cat Nutrition, 2. Baskı (1988)

Veteriner hekimler ise, kedi ve köpeklerin ya da kuşların besin gereksinimlerinin insanlarınkinden farklı olduğunu söylüyor: "Evde hazırlanan yiyeceklerle veya sofra artıkları ile onların doğru beslenmelerini sağlamak mümkün değildir. Tam ve dengeli beslenme, karbonhidrat, yağlar, protein, lif, vitaminler, mineral ve su gibi temel besin bileşenlerinin günlük olarak yeterli miktarda, birbirleri ile orantılı olarak tüketilmeleri ile sağlanır." http://www.juen.com.tr/icerikYaziDetay.aspx?YTP=1&icr=1022

Bunu mutlaka siz de veteriner hekiminizden duymuşsunuzdur. Onlar da sattıkları malın içeriğini mama firmalarından öğreniyorlar. Benim anlayamadığım bizim hekimlerimiz hiç mi yurt dışındaki gelişmeleri takip etmiyorlar? Amerika’da 2007’de mamaya jelimsi kıvamı veren uzak doğudan gelen katkı maddesi zehirli çıkınca milyonlarda kutu ve paket mama toplatıldı. Sadece 40 senedir köpekler için mama üreten firmalar yokken öncesinde binlerce yıldır bu köpekler ne yiyordu? Tabii ki evdeki yemekleri, artıkları, av hayvanlarını, bir güzel kasaptan gelen kemikleri… Ben bir hayvan sahibi olarak hayvan bakımı üzerine 5-6 e-posta grubuna üye oluyor ve onları en sağlıklı nasıl yetiştirebilirim, bağışıklıkları kuvvetli olsun, hastalığa yakalanmasınlar diye uğraşıyorsam öncelikli işleri hayvanlarımızı sağlıklı tutmak (iyileştirmek değil!) olan veteriner hekimlerimizin de yurt dışında holistik yaklaşımları takip eden, doğal beslenme konusunda uzmanlaşmış meslektaşları ile iletişimde bulunması gerekir diye düşünüyorum.

Diyetlerinden karbonhidratları ve tahılları çıkartan alerji sahibi ve hastalıklı pek çok köpeğin sonrasında iyileşme gösterdiği gözlemlenmiş. (Raw Feeding- Yahoogroups)

Köpekleri beslemenin en kolay yolu doğada ne yiyeceklerini düşünmek, sonra elimizdeki besinlerle buna benzer bir diyet oluşturmaktır. Kurtlar fareden, geyiklere bütün halinde avlarla beslenir. Diyetlerine ek olarak yerde buldukları olgunlaşmış meyveler, otlar, yemişler ve bitkileri yerler. Vahşi etoburların beslenmelerinde çok az tahıl bulunabilir, belki yakaladıkları avın midesinde sindirilmiş halde. Halbuki ticari kuru mamalarda insanların yiyeceği kaliteyi sağlayamayan küflenmiş, zehirli etkiye sahip tahıllar kullanılıyor.

Canine Health Naturally Newsletter (Kanin Doğal Sağlığı Bülteni) yayıncısı ve editörü Sandra Brigola ticari hayvan mamaları hakkında şu bilgiyi vermiş: “Depolanan tahıllar ethoxyquin ile spreylenir ve mycotoxin, aflotoxin ve fusarium küfleri bulunan tahılların yok edilmesi oldukça zordur. Hayvan yemlerinde izin verilen küf miktarı 1 ppm (milyonda bir) miktardır." Bunu tutturmak isteyen mama üreticileri yüksek oranda küflü tahıllar ile düşük oranlıları karıştırırlar. Sonuçta tüm hayvan yemlerinde belli bir miktar küf bulunur.

Yüksek oranda koruyucu madde eklenmiş tahılların yanı sıra hazır mamalarda kullanılan “et” de inek veya biftek eti değildir. Natural Rearing Newsletter (Doğal Yetiştiricilik Bülteni) yazarı Marina Zacharis’e göre “Ulusal Hayvan Kontrolü Birliği’ne (Natural Animal Control Association) göre Amerikan hayvan barınakları yılda 13 milyon sahipsiz ev hayvanını öldürüyor. Bunların %30’u gömülüyor, %30’u yakılıyor, geri kalan %40’ı ise bu da yaklaşık 5 milyon evcil hayvan demek, kesimhanelere gönderilip hayvan yemi olarak kullanılıyor.” Bu konu ciddi olarak Ann Martin’in amazon.com’da satılan “Hayvanların Uğruna Öldüğü Besinler” (Food Pets Die For) kitabında ele alınmış.

Bir de “Köpeğinize bir Kemik Verin” (Give Your Dog a Bone) kitabında modern köpek beslenmesine ilişkin mitlerden bahseden Dr. Ian Billinghurst (BV. Sc (Hons), B.Sc. Agr., Dip. Ed.) var. Bizler bu mitlere inanarak büyüyoruz ve aslında hiçbir zaman doğru olmadılar.

Mitler:
1. Modern köpeğin sindirim sistemi atalarınınkinden farklıdır, dolayısıyla farklı beslenmeleri gerekir.
2. Köpekler kemik ve diğer çiğ besinleri yememelidir.
3. Tüm köpek yiyecekleri pişirilmelidir.
4. Bir köpeği beslemek için köpek beslenmesi üzerine üniversite diplomanız olması gerekir.
5. Köpekleri beslemenin en iyi yolu ticari köpek mamalardır.
6. Köpeklere verdiğiniz tüm yemekler tam ve dengeli olmalıdır.Bu mitler gerçekten çok eğlenceli bir çiğ beslenme grubu üyesinin sitesinde bunların daha fazlası var, bir ara sizin için onları da yazacağım. Çünkü yazı gittikçe uzuyor ;)

Kaynak: Betty Lewis, RVT, Dr. A.N. http://home.earthlink.net/~pawsreflect/nutrition.html
Fotoğraf: http://home.earthlink.net/~pawsreflect/ShimRaw.JPG
Çiğ beslenmenin felsefesi ile ilgili İngilizce birkaç link:
Mogens Eliasen- http://k9joy.com/education/feedyourdog.php
Christie Keith- http://www.caberfeidh.com/NaturalDiet.htm
Jane Anderson- http://www.rawlearning.com/

Doğru ve doğal kedi-köpek maması nasıl seçilir?


Kuru ve ıslak mama sanayi tüm dünyada 40 milyar Doları aşkın bir boyuta sahip. Doğal olarak aynen ilaç firmalarının doktorları desteklemeleri gibi, mama firmaları da veteriner hekimlerin beğenisini kazanıyor. Ben evdeki kedilerime doğal çiğ beslenme uyguluyorum ancak kuru ve ıslak mama ile besleyenler için kutu üzerindeki etiketi okumanın çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Kedi ve köpeklerinizi market maması ile mi, premium mama ile mi yoksa ev yemekleri ile mi besliyorsunuz? Hangisi olursa olsun içerik ve tazelik en önemlisi. Belki siz de benim gibi premium denilen mamalarda bile sadece “iyi” olarak belirtilen maddelerin bulunduğu bir mama bulamayacak ve alternatif yöntemleri araştırmaya başlayacaksınız. Daha sonraki bloglarımda çiğ beslenme üzerine yazıyor olacağım.

Peki doğaldan uzak yapay olarak hazırlanmış kedi-köpek mamalarını nasıl doğru bir şekilde seçeceğiz?
Aşağıdaki listeyi “iyi”, “kötü” ve “çok kötü” olarak belirttim. Liste mama etiketlerindeki sıralamaya uygundur. Kolaylık açısından bazı içeriklerin İngilizce'lerini de ekledim. Mama alırken aşağıda sadece “iyi” olarak listelenen içeriktekileri almaya çalışın. “Kötü” ve “çok kötü” dediklerimi ise sakının. Mamalar genellikle %25-30 protein içerirler. İlk sırada yazılan her zaman en yüksek orandaki içeriktir. Örneğin ilk sırada mısır, pirinç varsa tercih etmeyin. İlk sıra her zaman et olmalı.

Etler
İyi:
Et, tavuk, hindi, ördek, somon, kuzu vb. ismi verilen etler.
Kötü: Et unu (meat meal), tavuk unu (poultry meal), balık unu (fish meal).
Çok kötü: Et ve kemik unu (meat and bone meal), Et türevleri (meat by products), tavuk ve kümes hayvanı türevleri (poultry products), tavuk dijest (poultry digest), balık protein dijesti (fish protein digest), hayvan bağırsak dijest (animal digest).

Yağlar
İyi:
Aspir yağı (safflower oil), keten tohumu yağı (flaxseed oil), zeytinyağı, somon balığı yağı.
Kötü: Soya yağı, mısırözü yağı, pamukyağı, balık yağı (türü belirtilmemişse).
Çok kötü: eritilmiş hayvan yağları, tavuk ve kümes hayvanı yağları, bitki yağı (türü belirtilmemiş).

Diğer proteinler
İyi:
Yumurta, yoğurt, kefir, süzme peynir (tuzsuz).
Kötü: Kurutulmuş yumurta ürünü, yayık ayranı (buttermilk), peynir ürünü.
Çok kötü: Kümes hayvanları yumurta türevleri, izole edilmiş soya proteini, kan unu, plasma proteini

Sebze ve meyveler
İyi:
Yapraklı yeşillikler, tatlı patates, havuç, brokoli, kabak, kereviz, yeşil fasulye, patates, elma, kavun, muz, papaya, mango, yaban mersini.
Kötü: Bezelye, soğan.
Çok kötü: Domates sosu (ketçap üretiminde yan ürün), patates ürünü, patates nişastası, elma sosu, fıstık unu, fıstık kabukları, süpürge darısı (sorghum).

Koruyucu maddeler
İyi:
Biberiye.
Kötü: Sitrik asit, karışık tokoferoleler.
Çok kötü: BHA, BHT, Ethoxyquin, TBHQ.

Tahıllar
İyi:
Tahılsız, organik tahıllar, tam tahıllar, gluten içermeyen tahıllar – quinoa, amaranth, darı, tef, ekmeklik buğday, yulaf, arpa, çavdar.
Kötü: Gluten, buğday, mısır, soya, soya fasulyesi unu, pirinç, pancarı özü, kuru maya.
Çok kötü: dış kabuklar, kabuk, küspe, orta kısımlar, gluten, elma sosu, fıstık unu, fıstık kabukları, süpürge darısı (sorghum), pirinç gluten.

Vitamin ve mineraller
İyi:
Amino asit şelatlar, azı daha iyidir.
Kötü: Medadyon Soydum Bisülfat.
Çok kötü: Demir/ Ferrus oksit (pas), fazla ise mama içeriğini besleyiciliği azdır.

Diğer
İyi:
Şifalı bitkiler, enzimler, elma sirkesi.
Kötü: Bir kereden fazla aynı tür içeriğin yazılması, tuz, deniz tuzu, şeker.
Çok kötü: Renklendiriciler (ör. Karamel rengi, titanyum oksit), glikoz, gliserin.

Hazırlanma yöntemi
İyi:
Çiğ, taze, donmuş, şok dondurulmuş, kurutulmuş organik, hormonsuz, genetik yapısı oynanmamış.
Kötü: Pişirilmiş, genetik yapısı oynanmış.
Çok kötü: Konserve, ekstrüde edilmiş (sıkılmış), genetik yapısı oynanmış.

Fotoğraf: http://a.abcnews.com/images/US/pd_pet_food_070523_ms.jpg

9 Şubat 2008 Cumartesi

Sanatçılar kedilerden, kediler de sanattan anlıyor

Geçenlerde uzun yıllar birlikte çalıştığımız reklam ajansı "Art Grup"tan çok anlamlı bir hediye aldım. Reklam ajansları her yıl kendi içlerindeki sanatçıların çalıştıkları çeşitli eserleri müşterilerine gönderirler. Bu bir tür gelenek olmuş. Ancak bu sene aldığım hediyenin kutusu üzerinde aynen şu not vardı:

"Onlar yeni bir yıla girdiğimizi belki anlayamayacaklar... Ama sizin küçük bir katkınızla daha mutlu olacaklar. Bu yüzden biz, yeni yılda sokak hayvanları için bir şey yaptık ve Barınak Gönüllüleri Derneği'ne bağışta bulunduk. Yeni yılın mutluluklar getirmesi dileğiyle... art grup"

Büyük mukavva kutunun içinde Efsun Güneş'e ait sokak kedilerini kendi kalemiyle çizdiği üç tane resim göndermişlerdi. Sanatçı çizgilerinde sokak hayvanlarının hüznünü çok güzel ifade etmiş, öyle ki her baktığımda içim burkuluyor. Efsun Güneş kedilerden belli ki anlıyor, bu duyarlı çalışmaları yapmış.

Peki sokak hayvanlarının bu sanat eserlerine tepkisi ne olurdu dersiniz? Onlar adına kedilerim ne yaptı anlatayım. Resimleri çıkardığım anda kedilerim Boncuk ile Maviş hemen bu ne diye etrafına toplandı. Uzun bir süre yanında durarak kokladılar anlamaya çalıştılar. Kedilerimin tepkisi, resimleri incelemeleri ve verdikleri pozlar ile bu konudaki hassasiyetlerini dile getirmeleri doğrusu dikkate alınacak bir davranıştı. Maviş ve Boncuk birlikte resmin yanında poz verdiler. Maviş bir süre sonra ayrıldı ancak Boncuk resimlerinin çekildiğinin farkında olarak, bana istediğim kadar resim çekme süresi tanıdı :) Kim demiş hayvanlar sanattan anlamaz diye? İşte çektiğim resimler de bunun kanıtı :)

Beni bu sene düşünerek yılbaşında gönderdiği bu cömert resimler için Art Grup reklam ajansına çok teşekkür ederim. Umarım diğer yılbaşı hediyesi gönderen firmalar da Art Grup'u örnek alır ve bir sürü atılan ve kullanılmayan ajanda takvim, vs göndermek yerine sokak hayvanları ve barınaklar için bağışta bulunurlar.

Ufak bir yardım bile onların hayatını sonuna kadar değiştirebilir.

Kedi boyama sanatı

Siz hiç tuval yerine bir kedi vücudu kullanılırsa ortaya nasıl bir çalışma çıkar hayal edebilir misiniz?
Artık sanatçılar şimdi de doğanın renklerine müdahale ederek bizi şaşırtan portreler ortaya çıkartıyor. Aslında hayvan severlerin karşı çıkabilecekleri bir uygulama olan kedi boyama sanati kedileri bize şimdiye kadar hiç alışmadığımız renk ve desenlerde gösteriyor.

Yeni Zelandalı bir yazar, Burton Silver ve illüstratör Heather Busch kedi boyama sanatı, kediler nasıl boyanır ve boya yapan kediler üzerine bir kitap yazmış. "Why Paint Cats" adı ile satılan kitapta bitkisel, zehir içermeyen doğal boyalarla çeşit çeşit desenlere boyanmış kedi portreleri ve hikayeleri yeralıyor. Kitap üzerine photoshop boyaması diye yorumlar yapılsa da, gerçekte kedileri boyamayı profesyonel olarak yapan sanatçılar bundan para bile kazanmaya başlamışlar. Kitabın sitesinde anlatıldığı üzere bazı kediler üzerlerine resim yapılmasını çok hoş karşılarken, hatta boyanınca etrafta salınarak dolaşıp hava atarken, bazılarının boyaması ise 30 kez yarım saatlik dilimlerde gerçekleşmiş.

Kedi boyama sanatını herkes hoş karşılamayabilir. Ben ise sadece bakmakla yetinip her zaman olduğu gibi doğalın en güzel olduğunu savunacağım. Tabii bir fikir vermesi için resimlerini de ekliyorum. Kitabın sitesi için tıklayın.

Fotoğraf ve diğer kedi boyama resimleri için linki tıklayın. http://whatheck.net/index.php/home/36-art/63-why-paint-cats

Kansere karşı 2 köpekle 2.000mil yürümek

Günümüzde kanser insanlar kadar kedi ve köpeklerde de oldukça yaygınlaşan bir hastalık. Büyük Pirene dağ köpeği sahibi Amerikalı Luke Robinson köpeği Malcolm'u kansere kaybedince şimdiye kadar hiç yapılmamışı yapmaya karar vermiş. Köpeklerdeki kanser araştırmalarına destek vermek ve bağış toplamak için şu anki iki köpeği Murhpy ve Hudson ile birlikte Mart ayında 2000mil'i yani yaklaşık 2400km'yi Texas Austin'den Boston'a kadar yürümeye başlayacak. İstanbul -Diyarbakır arasındaki mesafenin yaklaşık 1365km olduğunu düşünürseniz bu size yürüyüş hakkında bir fikir verebilir.

Luke Robinson'ı başından geçen hikaye ise şöyle. Robinson haftada 90 saatten fazlasını sahip olduğu yüksek teknoloji ve bilim danışmanlığı şirketinde yeni başlangıç şirketlerine hizmet etmekle geçiriyormuş. Taaki başarılı iş adamının hayatı 2004'ün Mayıs ayında altı yaşındaki Büyük Pirene cinsi köpeği Malcolm kemiklere saldıran osteosarcoma cinsi kansere yakalanıp altüst olana kadar. İşi köpeğinin sağlığı yanında artık ona bir şey ifade etmemeye başlamış. Bu deneyim sayesinde hayattaki yerini tekrar değerlendirmeye ve dünyaya nasıl bir katkıda bulunabilirim diye düşünmeye başlamış.

Bir aydan kısa bir sürede Malcolm'un ön bacağı kesilmiş. Sonrasında kemoterapi yapılmış. Ameliyat sonrası iyileşme gösteren Malcolm sanki doğuştan üç bacaklıymış gibi 60 kiloluk cüssesini dengelemeyi öğrenmiş. Sonraki bir sene boyunca heyecanlı, sincapları kovalayan bir köpek olmaya devam etmiş.

Kanserin kötü tarafı çoğu vakada osteosarcoma %90 oranda tekrar metastas yani yayılma gösteriyor olması. 2005 Ağustos ayındaki röntgen filminde Malcolm'un ciğerlerinde bir greyfurt büyüklüğünde kitle belirlenmiş. Bir ay ömür biçilmesine rağmen, ev yemekleri ve bol ilgi ile asla savaşmayı bırakmayan Malcolm 5 ay daha yaşayabilmiş. Luke Robinson, haşmetli köpeği Malcolm anısına odukça duygulu bir sunum ve video hazırlamış.

Peki neden hayvanlardaki kanser araştırmalarına destek verelim?

Çünkü Nature's Biotechnology (Eylül 2006) bilimsel yayınında bahsedildiği üzere hayvanlardaki kanser insanlar ile aynı özellikleri gösteriyormuş. Dolayısıyla araştırma sonucunda bulunan tedavi yöntemleri insanlar için de kullanılabilecek. Böylece araştırma sonuçlarından hem hayvanlar, hem de insanlar faydalanabilecekler.

Luke Robinson, kendisine "Büyük Köpek" lakabı takarak çıkacağı yürüyüşü tam bir macera ve spiritüel yolculuk olarak nitelendiriyor. Şimdiye kadar spora pek meraklı olmamış, 15 sene sigara içmiş biri için oldukça zor bir karar. Ancak Robinson Malcolm'a daha sağlıklı bir yaşam seçeceğine dair söz vermiş ve sigarayı bırakmış, hatta tavuk ve et yemeyi de keserek, sadece balık tüketen pescovegeteryan olmuş. Texas Austin'den Boston'a kadar yürüyüş boyunca çadırda ve ona destek verenlerin evlerinde kalacakmış. İki köpek ile otobanda yürümek tehlikeli olacağı için ara yollardan ve çayırlardan GPS ile yönün bulmayı düşünüyormuş. Ara yollarla birlikte tüm yürüyüş 2235mil ile yaklaşık 264 gün sürecek gibi hesaplanıyor.

Luke Robinson gibi herkese hayatında bir kere böyle büyük bir cesaret örneği gösterecek ve insanlığa katkı sağlayacak bir proje gerçekleştirmek nasip olsun diliyorum.

Luke Robinson'ın yürüyüşü hakkındaki sitesi için tıklayın.
Fotoğraf: Hudson, Murphy ve "Büyük Köpek". copright verysupercool.com

Hayvanlarda Kanser ile savaşmak

Günümüzde kanser vakalarında hızlı bir artış var. Türkiye’de de pek çok evcil hayvan sahibi de bu kötü hastalıktan muzdarip oluyor. Kanser bizimle birlikte yaşayan hayvanlarımızı da bizim kadar büyük ölçüde tehdit ediyor. En son okuduğum kanser ile ilgili bir yazıda aslında kansere bir virüsün yol açtığı ve bunun herkeste olduğu, ne zaman bağışıklığımız stres, depresyon, sıkıntı gibi sebeplerden zayıflarsa kansere yol açabileceğini yazıyordu.

Kanser ile savaşmanın en güçlü yöntemi öncelikle içimize dönerek, beynimizde dolaşan olumsuz düşünce ve duygulardan arınmak. Hayatımızı ve kansere yakalanan hayvanlarımızın hayatını bir nebze daha uzatabilecek bir takım tedavi yöntemleri var. Artık sadece geleneksel radyasyon terapisi, ameliyat ve kemoterapi değil, bunların yanında destekleyici bir takım holistik tedaviler de kullanılıyor. Tabii kansere yakalanmış bir hayvan için geleneksel yöntemleri benimseyen bir veteriner hekimle, holistik yaklaşımı benimseyen bir veteriner hekimi birlikte saygı ve anlayış çerçevesinde çalıştırmak pek de kolay olmayabilir.

Kanser tedavisinde hayvanlar için kullanılan holistik tedavi yöntemleri nedir?

Akapunktur – Özellikle kemoterapi ilaçlarının yol açtığı baş dönmesi ve bulantılara iyi gelerek, bağışıklık sistemini güçlendirir, vücutta iyileşmeyi sağlayan Ki enerjisinin akış yollarını açar.

Bitkisel terapiler – Çin Geleneksel Tıbbında kullanılan bitki ilaçları bağışıklığı kuvvetlendirir, iyileşmeyi destekler, hatta mide bulantısı, baş dönmesine faydalı olarak iştahı da destekler.

Kiropraktik Masaj – Omurilik ve omurları düzelterek, diğer eklemlerde ve kaslardaki baskıyı azaltma etkisi gösterir. Bu özellikle bacaklarda his kaybına ve sonunda kesilmesine yol açan osteosarkoma tipi kanserlerde etkilidir.

Hayvanların kanser iyileşme sürecinde evde nasıl bir bakım yapabiliriz?

Beslenme terapisi – Kanserli hücrelerin beslenip büyümesine yol açan karbonhidrat ve şeker alımını azaltarak, yağ ve protein açısından daha zengin bir beslenme uygulanır. Buna göre hayvanları et, yumurta, kemik gibi doğal ve çiğ besinlerle beslemek kanseri önlemek ve kanser ile savaşmak için oldukça faydalıdır. Ben de evdeki kedilerime çiğ beslenme uyguluyorum. Bir başka blogumda detaylı olarak bundan bahsedeceğim.

Antioksidanlar – Genel kanı, kansere yol açan serbest radikaller ile savaşmakta antioksidanların büyük rolü olduğu şeklindedir. Ancak kanser tedavisinde son yapılan araştırmalara göre her zaman yüksek dozlarda antioksidan alımı tavsiye edilmiyor. Öyle ki bazı aktioksidanlar büyük mega dozlarda alındığında kanser yanlısı bile olabiliyormuş.
Bunların yanı sıra kanser tedavisinde beslenme özellikle toksinler, kimyasallar ve diğer vücuda zararlı maddelerden arınmış olmalıdır. Kanser teşhisi konduğunda organik et (otlayan hayvanların etleri) ve organik sebzeye (kimyasal ve hormon kullanılmadan yetişmiş) geçiş bütün sağlık üzerinde pozitif bir etki yaratabilir.

Faydalı besin maddeleri – Özellikle Geleneksel Çin Tıbbında kanı temizleyen ve tonik etki gösteren faydalı besin maddeleri kullanılmalı. Örneğin, sardalya, yumurta, kayısı, maydanoz, havuç, kırmızı et gibi.

Aşıları terk etmek – Kanserli hayvanlara aşı yapılmaz ve tekrarlanmaz. Aşıların karaciğeri nasıl yorduğunu ve bağışıklık sistemini nasıl çökerttiklerini aşılar ile ilgili yazdığım bloglarımda bahsetmiştim. Artık pek çok hayvan sahibi ben de dahil temel aşılarını yaptıktan sonra senelik tekrar aşılarını yaptırmıyor.

Ki enerjisi akışını etkileyen besin maddeleri arasında kırmızı et ve tavuk, ringa, uskumru, yulaf, kahverengi pirinç, darı, tatlı kabak, yeşil kabak, tatlı patates yeralır. Kanser tedavisi sırasında Ki enerjisinde bir eksiklik gözlenebilir.

Veteriner Hekim Cheryl Schwartz tarafından yazılmış “Natural Healing for Dogs & Cats” (Köpek ve Kediler için Doğal Şifa) kitabında bahsedildiği üzere kanser tedavisinde siz de evcil hayvanınıza destek olabilirsiniz.

Acupressure – Ön bacakta, ayak bileği arkasında, ikinci ayak yastıkçığının üzerinde kalan bir noktaya masaj yaparak bulantıyı azaltalabilirsiniz.

Hayvanınız için yapabileceğiniz en önemli şeylerden biri de fazlaca sevgi ve ilgi göstermektir. Kucaklamak, masajlar, sevmek ve nazik bir şekilde tüylerini taramak pek çok evcil hayvan tarafından memnuniyetle karşılanır.

Tüm evcil hayvanlarımızın uzun ve sağlıklı bir hayat geçirmeler dileklerimle…

Not: Bu yazıdaki anlatılanlar sadece bilgi amaçlıdır. Kanser ve tedavisi ile ilgili lütfen siz de kendi araştırmalarınızı yapın, veteriner hekiminize danışın. Ancak unutmayın ki sağlıklı besinler ve koşullar sunulduğunda vücut her türlü hastalığı tedavi etme kapasitesine sahiptir.

Fotoğraf: http://superclusters.colostate.edu/photos/media/lana.jpg