12 Aralık 2012 Çarşamba

Efe’nin hayatı ve son tercihi



Güzel alman kurdumuz Efe bizi hiç üzmedi, hayatı boyunca sadece birkaç soğuk algınlığı dışında hiçbir kronik rahatsızlık yaşamadı. Efe’yi kendim eğiterek pozitif köpek eğitimi konusunda kendimi oldukça geliştirdim. Hatta köpek eğitmeni olmayı bile düşündüm. Efe en temel olan gel, otur, yat, öl, bekle, ye, dur, içeri gir, bul, getir, ya kala, zıpla gibi komutları hem kısık sesle hem de el hareketleri ile anlıyordu. Çemberden bile atlattığım Efe’yi gören babam bana her seferinde kurdu sirk köpeği yaptın derdi :)

İlk iki sene her gün en az 1 saat Efe ile eğitim çalışmaları ve oyunlar yaptık. Tabii beceremediğim eğitim konuları da oldu.  Sosyal olması için köpek parkında büyük küçük köpeklerle serbest oynatmam yeterli olmadı. Neden bu kadar dominant ve diğer köpeklere saldırgan diye araştırırken bir köpeğin ilk 6 ay boyunca en az 100 kadar köpek ve insanla sosyal iletişimde bulunması gerektiğini öğrendim. Yani akla gelecek her türlü koşulda insanları, hayvanları, araçları, aletleri, sesleri onu sakin tutacak biri ile pozitif bir deneyimle karşılayacak olması gerekiyordu.


Efe henüz yavruyken kumsala kapısı olan bir evde doğmuş, denizde anne ve babası ile birlikte yüzmüştü. Bu yüzden zaman zaman plaja gittiğimizde bol bol koşturur ve denize girerdi. Birlikte yeşil tepelerde kovalamaca oynarken, o inekler ve boğalara kafa tutardı. Dominant bir köpek olduğu için ben korumacı içgüdü sahibi bir anne olarak ne zaman başka saldırgan tavırlı köpeklerle karşılaşsak olası bir kavgayı önlemek adına Efe’yi tasma ile kontrol altına alırdım. Yine de bir seferinde arka bacaklarından tutup kavgayı ayırdığımı hatırlıyorum.

Bir sene iş sebebiyle Almanya’da yaşamış ve Efe’den uzak kalmıştım. Almanya’daki köpek sahiplerini gözlemlediğimde köpeklerin nasıl tasmasız tam bacak hizasında sahipleri ile birlikte yürüdüklerini gördüğümde çok özenmiştim. Türkiye’de de aynen yurt dışındaki gibi köpekler sahipleriyle birlikte eğitim yapsın, hatta grup eğitimleri olsun dilemiştim. Ne mutluluk verici ki şimdi Türkiye’de artık pozitif eğitim ve yavru köpek grup eğitimleri konusunda güzel çalışmalar yapılıyor. Pozitif eğitim tüm köpek sahiplerinin mutlaka incelemeleri ve uygulamaları gereken bir yöntem.
Efe'yi doğal beslenmeyi öğrendikten sonra kuru mamasının yanında günlük olarak kasaptan aldığımız çiğ kemikler ve meyvalarla besledik. Yanımda yaşamadığı için kedilerimdeki gibi %100 çiğ beslenmeye geçemesem de, dişlerindeki tartar oluşumunun az olması iyi bir göstergeydi. Herhangi bir çiğ yemek sorunu yaşmadı. O donmuş kemikleri bir kaç dakikada unufak edip yutardı.

Hayvanlardaki aşılarla ilgili yan etkileri ve gereksiz rutin uygulamaları öğrendikten sonra Efe hayatının son senelerinde hiç aşı ve pire damlası olmadı. Veteriner hekimlerin uyarmaları boşuna çıktı. O korkutulan köpek hiç hastalıklarına yakalanmadı. Hayatı boyunca çok sağlıklıydı.

Efe bana en zor anlarımda en büyük destekçilerimden olmuştu. Üzücü ayrılıklardaki ağlama duvarım, mutluluklarımda da sevincimi paylaşan dostum olmuştu. Evlenip kendi daireme taşındıktan sonra Efe alışık olduğu bahçesinde ailemin evinde kalmıştı. Artık her gün görüşemesek de birlikte olduğumuzda çok mutlu vakit geçiriyor ve zevkle hoplama, zıplama numaralarını yapardık. Ben de her seferinde hayalimde Efe’yi kendi bahçeme yanıma aldığımı hayal ediyor, onu yanıma alacağıma söz veriyordum.

Zaman içinde Efe’nin etrafındaki insanların görevleri belli olmuştu. Ben oyun ve eğitim arkadaşı, annem uzakta seven bir iki numaran öğreten kişisi, babam her gece elma veren ve seven kişisiydi. Bahçemiz ile ilgilenen bahçıvanımız aynı zamanda Efe ile günlük yemek ve gezdirme konusunda da ilgilendiği için en iyi dostu oluvermişti. Bir kez elini uzatıp sevsin diye Efe’nin nasıl ezilip büzüldüğünü görünce anlamıştım en çok onu sevdiğini. Belki de gizlice Efe ile paylaştığı poğaçalarıydı sırrı.
Ailem bir kaç sene önce Efe’nin bahçede serbestçe gezdiği evden çıkmış, sitede içinde ufak bir daireye taşınmıştı. Babam Efe’ye sitede özel bir yer ayarlamış, bahçeye alışkın Efe şimdi de sitenin güvenlik köpeği olmuştu. Böylece Efe yanımızda kalmıştı. Ancak site hayatı Efe’yi memnun etmedi. Serbest gezmeye alışkın hayvanlar kafeste çok sıkılıyorlar. Geceleri havlamayı ve diğer köpeklerle haberleşmeyi seven Efe sitede daha çok havlamaya başlamıştı. Gezilerinin artması, kendisini seven güvenlik görevlilerinin yanında oturmak ona yetmiyordu. Hele bahçıvanımız da sağlık sorunlarından dolayı işten ayrılınca Efe içine kapandı. Ben yanına gittiğimde onu biraz neşelendirsem de yokluğumda tekrar durgunlaşıyordu. Kimseye yüz vermiyordu.

Cesar Millan’ın yeniden sahiplendirme programlarını izleyerek cesaretlendim. Bir sene karar vermeye çalışarak geçirdim. Efe’yi sonunda istemeye istemeye aile ortamına bahçeli bir eve yeniden sahiplendirmeye karar verdim. Efe’ye bu kararımızı anlattım. Türkiye’nin farklı şehirlerinden Efe’yi almak isteyen duyarlı hayvanseverler çıktı. Hepsi de birbirinden alakalı ve istekli idi. Ancak Efe kendi kararını verdi. Havladığı için istenmediği bir sitede yaşamayı, hele bizsiz yaşamayı hiç istemedi. Sonunda kendini kapattığı gibi hiçbir sağlık sorunu yokken ansızın kalbi durdu. Ölümü bize sürpriz oldu. Ona sözümü tutamamış olmanın verdiği üzüntüyle de ağlamaktan gözlerim şişti, gece gözlerimin ağrısından uykuya dalamadım. Günlerce kendime gelemedim. Aylar sonra Efe’nin anısına uzun sayfalar dolusu bir yazı dizisi hazırladım. Gece yarısında uykum gelmiş bir halde yazıyı düzeltmeye çalışırken yaptığım bir tuş hatası yüzünden yazımın hepsi silindi. Aylarca elim tekrar yazmaya gitmedi, ta ki bu gece yarısına kadar.

Buradan Efe ile ilgili ilanıma dönen tüm hayvan dostlarına tekrar teşekkür ediyorum. Bir kısmına Efe sahiplenildi dedim gerçeği anlatmaya dilim varmadı, Efe sahiplenildi dedim. Bir kısmına telefonda dayanamadım ağladım. Efe’yi İstanbul toprağı sahiplendi. Toprağın bol olsun sevgili kurdum. Seni çok özlüyorum.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Fatih Altaylı'nın çürümeden önceki
çömezlik dönemlerinde köşesinde yayımlanmış bir fıkra : tamamı uzun olur özetini yazıyorum.
adam cennetin kapısında,köpeğiniz giremez diyorlar,o devam ediyor.
sonraki kapıdan köpeğiyle giriyor,bakıyor ki gerçek cennette.
bir önceki kapıda da cennet yazıyordu nasıl oluyor diye soruyor: orası can yoldaşı köpeğini satacak serefsizler için cehennem cevabını alıyor.sert,çok sert tabi ama fıkra bana ait değil.Hikayenizi okuyunca uzun yıllar öncesinden aklıma geldi.

Nuran dedi ki...

Merhaba,
başınız sağolsun. Ben de kızım Zeynayı kaybettim. 18 aylık bir alman kurduydu. Bir vicdansız sürücünün kurbanı oldu. 10 gün hastanede yattı. Omurgasına iki platin takıldı. İkimiz beraber çok uğraştık ama kurtulamadı. Geceleri hastanede kalıyordu sabahları yanına gidiyordum ve akşama kadar yanındaydım. Bir sabah gittiğimde vedalaşmak için beni beklemiş ve melek olup gitti. Onunla konuştum git beni bekle kızım dedim. Sevdim okşadım ve ayrıldık. Yapılan otopside tüm iç organlarının yaşayamayacak kadar zarar gördüğü balirlendi. 10gün beni bırakmamak için mücadele etti ama olmadı...

Başak Pirtini dedi ki...

Cok gecmis olsun. Ben de ilk kopegimi 20 gun boyunca klinikte yasamla mucadele etmis hale kaybetmistim. Acinizi anliyorum. Halen gidenlere agliyorum zaman zaman 2 sene sonra bile.