26 Ağustos 2012 Pazar

İlk yavru köpeğimi kaybettim ama sevgisini asla


Köpekler nasıl insanın içine işliyor, birlikte vakit geçirdikçe daha da derine iniyorlar, ruhumuzu okuyan bilge varlıklar diye düşünüyorum. O oyuncu havalarının yanında bize kendi canlarını vererek destek oluyorlar. Tüm köpeklerimizin yerleri her zaman kalbimizde, hiçbir zaman da kaybolmayacak. İki köpeğimi de burada sevgiyle ve mutlulukla anarken onlara adanmış bir blog yazmayı ve onlardan öğrendiklerimi aktarmayi istedim. Böylece başka köpek sahipleri onların hayatları ile bana aktardıkları bilgilerden faydalanabilirler, hayatlarındaki amaç belki de budur…

Birkaç gün önce farkettim ki hayatımdaki doğal yaşam araştırmalarımın başı Efelerim, hem de ikisi birden. Kafanız karışmasın, ilk köpeğimi ailem uzun süre yanaşmadığı için 20 sene bekleyip 6 aylıkken kaybedince, üzüntüden 1 sene köpek alamamış, sonra tekrar aldığımız köpeğime de Efe adını vermiştik.

İlk yavrumuz cılız, biraz ürkek, kanlı ishal geçirmiş ve iyileşmiş, muhtemelen pek çok antibiyotik yutmuş, aşıları sektirilmeden yapılan çok uysal 3 aylık bir erkek Alman Kurdu yavrusuydu. Gazeteden yurt dışından sertifikalı köpek getiren birisi ile iletişim kurmuş ve yavruyu kardeşleri arasından seçip almıştık. Nasıl yavru seçilir bilmek bir yana, hastalığı atlatmış ne güzel diye sevinmiştik. Sonrasında kısa yaşamında ishal tekrar etmiş, 17 iğne yemiş, antibiyotik tekrar almış, iğne bölgesinde ceviz kadar apse olmuş, besin alerjisi sanılan vücutta kabuklanma ve kaşıntı görülmüş, kortizonlu kremler kullanılmış, alerji bastırılmış, kuru mama değiştirilmiş, anestezi verilerek kalça çıkığı başlangıcı röntgeni çekilmiş, üreme organında şişkinlikler yaşamış, çeşitli pomatlar ve tekrar antibiyotikler almış, bu esnada standart aşılarını ve kist iğnelerini olmuştu. Minicik bir hayvana bu kadar müdahaleyi yapan veteriner de hiç renk vermediği için ben saf saf durumunu normal sanıyordum. 6 aylıkken de hastaneye yatırdığımız Efe’mde kalbin hızlı atması, hızlı soluk alıp verme, karın boşluğunda kanlı ödem, kabızlık, bir haftadır olan iştahsızlık, başını öne eğerek oturma eğilimi vardı. Karından çekilen litrelerce ödem devamlı yeniliyordu. Çok üzücü bu hikayenin sonunda Efe 20 gün kaldığı klinikte vefat etti. Veterinerlik fakültesine bağışladığımız bedenini ise veterinerler götürmeyip klinikte kalp büyümesi olarak teşhis ettiler. Buna kızarken zaten hızlı atan kalbi bir süre büyüyebileceği için ortaya çıkamayan ölüm sebebine üzüldük. Bizimle 3 aylık ömrünü paylaşıp kalbimize işleyen bu yavru ailemizi tümden duygusal olarak salladı. Benim ağlamaktan moraran gözlerim bir yana hiç köpek istemeyen ancak hayvanları çok seven annem bir hafta boyunca durmaksızın ağladı.

Tüm bu üzücü olayların en baştan yanlış başlama ile tetiklendiğini düşünüyorum. Yurt dışı yavruları gelirken çok hastalanıyorlar, hasta hasta aşı oluyorlar, üstüne antibiyotik yiyorlar, zaten besin değeri tartışmalı kuru mamalar ile besleniyorlar. Çok üzücü bir hikaye olan ilk köpek sevdam böyle bitti ama güzel yanları da vardı tabii.

İlk defa köpek eğitimini deneyimlemiş oldum, birlikte yeşil tepelerde serbest gezilere çıktık. 6 ay içinde otur, bekle gibi komutları öğrendi. Uzun uzun oyunlar oynadık bahçemizde. Köpek sahibi olmanın harika duygusunu bana tattırmış oldu. Öyle ki Efemizi kaybettikten sonra 24 saat aralıksız ağlasam da bir yandan bu sevgiyi yeni bir yavru ile paylaşma isteği ile doluydum. Ailecek herkesin tekrar yeni bir köpek için hazır olması 1 seneyi buldu. Bir sonraki bloglarımda ikinci yavrumuzu ve sağlıklıbir yavruyu nasıl seçebileceğinizi anlatacağım.

Hiç yorum yok: