Köpekler nasıl insanın içine işliyor, birlikte vakit
geçirdikçe daha da derine iniyorlar, ruhumuzu okuyan bilge varlıklar diye
düşünüyorum. O oyuncu havalarının yanında bize kendi canlarını vererek destek oluyorlar.
Tüm köpeklerimizin yerleri her zaman kalbimizde, hiçbir zaman da kaybolmayacak.
İki köpeğimi de burada sevgiyle ve mutlulukla anarken onlara adanmış bir blog
yazmayı ve onlardan öğrendiklerimi aktarmayi istedim. Böylece başka köpek
sahipleri onların hayatları ile bana aktardıkları bilgilerden
faydalanabilirler, hayatlarındaki amaç belki de budur…
Birkaç gün önce farkettim ki hayatımdaki doğal yaşam
araştırmalarımın başı Efelerim, hem de ikisi birden. Kafanız karışmasın, ilk
köpeğimi ailem uzun süre yanaşmadığı için 20 sene bekleyip 6 aylıkken
kaybedince, üzüntüden 1 sene köpek alamamış, sonra tekrar aldığımız köpeğime de
Efe adını vermiştik.
İlk yavrumuz cılız, biraz ürkek,
kanlı ishal geçirmiş ve iyileşmiş, muhtemelen pek çok antibiyotik yutmuş,
aşıları sektirilmeden yapılan çok uysal 3 aylık bir erkek Alman Kurdu yavrusuydu.
Gazeteden yurt dışından sertifikalı köpek getiren birisi ile iletişim kurmuş ve
yavruyu kardeşleri arasından seçip almıştık. Nasıl yavru seçilir bilmek bir
yana, hastalığı atlatmış ne güzel diye sevinmiştik. Sonrasında kısa yaşamında
ishal tekrar etmiş, 17 iğne yemiş, antibiyotik tekrar almış, iğne bölgesinde
ceviz kadar apse olmuş, besin alerjisi sanılan vücutta kabuklanma ve kaşıntı
görülmüş, kortizonlu kremler kullanılmış, alerji bastırılmış, kuru mama
değiştirilmiş, anestezi verilerek kalça çıkığı başlangıcı röntgeni çekilmiş,
üreme organında şişkinlikler yaşamış, çeşitli pomatlar ve tekrar antibiyotikler
almış, bu esnada standart aşılarını ve kist iğnelerini olmuştu. Minicik bir
hayvana bu kadar müdahaleyi yapan veteriner de hiç renk vermediği için ben saf
saf durumunu normal sanıyordum. 6 aylıkken de hastaneye yatırdığımız Efe’mde
kalbin hızlı atması, hızlı soluk alıp verme, karın boşluğunda kanlı ödem,
kabızlık, bir haftadır olan iştahsızlık, başını öne eğerek oturma eğilimi
vardı. Karından çekilen litrelerce ödem devamlı yeniliyordu. Çok üzücü bu
hikayenin sonunda Efe 20 gün kaldığı klinikte vefat etti. Veterinerlik
fakültesine bağışladığımız bedenini ise veterinerler götürmeyip klinikte kalp
büyümesi olarak teşhis ettiler. Buna kızarken zaten hızlı atan kalbi bir süre
büyüyebileceği için ortaya çıkamayan ölüm sebebine üzüldük. Bizimle 3 aylık
ömrünü paylaşıp kalbimize işleyen bu yavru ailemizi tümden duygusal olarak salladı.
Benim ağlamaktan moraran gözlerim bir yana hiç köpek istemeyen ancak hayvanları
çok seven annem bir hafta boyunca durmaksızın ağladı.
Tüm bu üzücü olayların en baştan
yanlış başlama ile tetiklendiğini düşünüyorum. Yurt dışı yavruları gelirken çok
hastalanıyorlar, hasta hasta aşı oluyorlar, üstüne antibiyotik yiyorlar, zaten
besin değeri tartışmalı kuru mamalar ile besleniyorlar. Çok üzücü bir hikaye
olan ilk köpek sevdam böyle bitti ama güzel yanları da vardı tabii.
İlk defa köpek eğitimini deneyimlemiş
oldum, birlikte yeşil tepelerde serbest gezilere çıktık. 6 ay içinde otur,
bekle gibi komutları öğrendi. Uzun uzun oyunlar oynadık bahçemizde. Köpek
sahibi olmanın harika duygusunu bana tattırmış oldu. Öyle ki Efemizi
kaybettikten sonra 24 saat aralıksız ağlasam da bir yandan bu sevgiyi yeni bir
yavru ile paylaşma isteği ile doluydum. Ailecek herkesin tekrar yeni bir köpek
için hazır olması 1 seneyi buldu. Bir sonraki bloglarımda
ikinci yavrumuzu ve
sağlıklıbir yavruyu nasıl seçebileceğinizi anlatacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder